Hukuk Yargılamasında Tanıkla İspat
Hukuk yargılamalarında, iddia edilen vakıaların ve hukuki işlemlerin doğruluğunun kanıtlanması, adil bir yargılamanın temelini oluşturur. Bu ispat sürecinde çeşitli deliller kullanılır ve tanık beyanı, uygulamada sıkça başvurulan, önemli bir delil türüdür. Ancak, tanıkla ispatın kapsamı, sınırları ve etkinliği konusunda doğru bilgi sahibi olmak, hak kayıplarının önlenmesi açısından büyük önem taşır. Bu kapsamlı rehber, tanıkla ispat müessesesini tüm yönleriyle ele alarak, uygulamada karşılaşılan sorunlara ışık tutmayı ve bu konuda detaylı bilgi sunmayı amaçlamaktadır.
Tanıkla İspatın Tanımı ve Hukuki Niteliği
Tanıkla ispat, bir olayın veya hukuki işlemin varlığını ya da yokluğunu, olaya şahitlik etmiş, olay hakkında görgüsü veya bilgisi olan kişilerin (tanıkların) mahkeme önünde verdikleri beyanlarla kanıtlama yöntemidir. Tanık, taraflar dışındaki üçüncü kişilerdir ve bizzat şahit olduğu veya bilgi sahibi olduğu olayları, objektif bir şekilde mahkemeye aktarmakla yükümlüdür.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) uyarınca, tanıkla ispat “takdiri delil” niteliğindedir. Yani, hakim tanık beyanları ile bağlı olmayıp, bu beyanları serbestçe değerlendirir ve diğer delillerle birlikte bir bütün olarak ele alarak bir kanaate varır. Hakim, tanık beyanının doğruluğunu, inandırıcılığını, olayın oluş şekliyle ve diğer delillerle uyumunu, tanığın güvenilirliğini ve tarafsızlığını dikkate alarak değerlendirme yetkisine sahiptir.
Tanığın Rolü ve Önemi
Tanık, yargılama sürecinde adaletin tecellisine katkı sağlayan önemli bir süjedir. Tanığın beyanları, olayın gerçek yüzünün ortaya çıkmasına ve hakimin doğru bir karar vermesine yardımcı olur. Tanık, sadece gördüklerini, duyduklarını ve bizzat tecrübe ettiği olayları aktarır; olayın hukuki nitelendirmesini yapamaz, yorum ve şahsi görüşlerini beyan edemez. Bu yönüyle tanık, bilirkişi ve uzman tanık gibi teknik bilgi gerektiren konularda görüş bildiren kişilerden ayrılır.
Tanıkla İspatın Takdiri Delil Olmasının Sonuçları
Tanıkla ispatın takdiri bir delil olmasının pratikte önemli sonuçları vardır:
- Hakimin Bağlı Olmaması: Hakim, tanık beyanını tek başına hükme esas almak zorunda değildir. Diğer delilleri de göz önünde bulundurarak serbestçe bir değerlendirme yapar.
- Gerekçelendirme Zorunluluğu: Hakim, kararını tanık beyanına dayandırıyorsa, bu durumu gerekçesinde açıkça belirtmek ve tanık beyanını neden inandırıcı bulduğunu izah etmek zorundadır.
- Tanık Beyanının Çürütülebilirliği: Taraflar, tanık beyanının gerçeği yansıtmadığını iddia ediyorsa, bu iddialarını başka delillerle (belge, keşif, bilirkişi raporu, diğer tanık beyanları vb.) destekleyerek tanık beyanını çürütebilirler.
- Tanığın Güvenilirliğinin Sorgulanması: Tanığın davayla veya taraflarla ilişkisi, olayla ilgili kişisel menfaatinin bulunup bulunmadığı gibi hususlar, tanığın güvenilirliğini etkileyebilir. Bu gibi durumlar, karşı tarafça iddia ve ispat edilerek tanık beyanının değeri zayıflatılabilir.
Tanıkla İspatın Sınırları: Parasal Sınırlar ve Senetle İspat Zorunluluğu
Tanıkla ispat, her ne kadar yaygın bir delil türü olsa da, her durumda ve her konuda uygulanabilir değildir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu, belirli durumlarda tanıkla ispatı sınırlandırmış ve “senetle (yazılı delille) ispat zorunluluğu” getirmiştir. Bu sınırlamalar, hukuki ilişkilerde güvenliği ve istikrarı sağlamayı amaçlar.
Parasal Sınırlar
HMK, belirli bir miktarın üzerindeki hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilemeyeceğini öngörmüştür. Bu parasal sınırlar, her yıl yeniden değerleme oranına göre güncellenir.
- 2023 yılı için 14.800 TL olan bu sınır, 2024 yılı itibariyle 23.450 TL, 2025 yılı itibariyle 33.000 TL olarak belirlenmiştir.
Bu parasal sınırların altındaki hukuki işlemler için tanıkla ispat yoluna başvurulabilirken, bu sınırların üzerindeki işlemlerin kural olarak senetle (yazılı belge ile) ispatlanması gerekir.
Senetle İspat Zorunluluğunun Kapsamı ve Amacı
Senetle ispat zorunluluğu, hukuki işlemlerde kesinlik ve güvenliği sağlamak amacıyla getirilmiş bir kuraldır. Bu kural, iki ana başlık altında incelenebilir:
1. Belli Bir Miktarın Üzerindeki Hukuki İşlemlerin Senetle İspatı
Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası (sona erdirilmesi) amacıyla yapılan hukuki işlemler, yani sözleşmeler, belirli bir miktarı (2024 yılı için 23.450 TL) aştığında, ancak yazılı bir belge (senet) ile ispat edilebilir. Bu kural, sözlü iddiaların ve ihtilafların önüne geçerek, hukuki ilişkilerin daha güvenli ve öngörülebilir olmasını sağlar.
2. Senede Karşı İddiaların Senetle İspatı (Senede Karşı Senetle İspat Kuralı)
Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuksal işlemler, miktar ve değerlerine bakılmaksızın, ancak başka bir senetle ispatlanabilir. Örneğin, bir senede (sözleşmeye) dayalı borcun ödendiği, senedin gerçekte bağışlama amacıyla düzenlendiği veya senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu gibi iddialar, yine yazılı bir belge ile kanıtlanmalıdır. Bu kurala “senede karşı senetle ispat kuralı” denir ve sözleşmelerin bağlayıcılığını ve yazılı delilin üstünlüğünü korumayı amaçlar.
Senetle İspat Zorunluluğunun İstisnaları
Hukuk Muhakemeleri Kanunu, senetle ispat zorunluluğuna belirli istisnalar getirmiştir. Bu istisnalar, senet alınmasının maddi veya manevi imkansızlıklar nedeniyle mümkün olmadığı veya hayatın olağan akışına uygun düşmediği durumları kapsar. Bu istisnalar sayesinde, adaletin tecellisi ve hakkaniyetin sağlanması amaçlanır.
1. Delil Başlangıcı
Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, o hukuki işlemi muhtemel (kuvvetle olası) gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kişi veya onun temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş yazılı belgedir. Delil başlangıcının varlığı, tanıkla ispat yasağını ortadan kaldırır ve tanık dinlenmesine imkan tanır.
Delil Başlangıcına Örnekler:
- Davalı tarafından el yazısı ile yazılmış ancak imzalanmamış bir mektup.
- Taraflar arasındaki uyuşmazlıkla ilgili bilgileri içeren e-posta yazışmaları.
- Davalı tarafından gönderilmiş, alacağın bir kısmının ödendiğini gösteren banka dekontu.
- Taraflar arasında daha önce yapılmış, ancak iddia konusu hukuki işlemle ilgili ipuçları içeren bir sözleşme.
Delil başlangıcının varlığı halinde, hakim tanık dinlenmesine karar verebilir. Ancak, tanık beyanları tek başına hükme esas alınamaz; diğer delillerle birlikte değerlendirilir.
2. Yakın Hısımlık
Taraflar arasında belirli derecede yakın hısımlık ilişkisinin bulunması, senet alınmasının hayatın olağan akışına aykırı düşeceği kabul edilen durumlardandır. Bu nedenle, kan hısımları ve kayın hısımları arasındaki hukuki işlemler için senetle ispat zorunluluğu aranmaz ve tanıkla ispat yoluna gidilebilir.
Yakın Hısımlık Kapsamına Giren Kişiler:
- Üstsoy-Altsoy (Anne, baba, çocuklar, büyükanne, büyükbaba, torunlar)
- Kardeşler
- Eşler
- Kayınbaba, Kaynana
- Gelin, Damat
- Amca, Hala, Dayı, Teyze
Bu kişiler arasındaki hukuki işlemlerde, tanık dinlenmesi için ayrıca bir delil başlangıcına da ihtiyaç yoktur.
3. Senede Bağlanması Gerekli Olmayan veya Yaygın Olmayan İşlemler
Ticari hayatta veya günlük yaşamda, bazı işlemlerin senede bağlanması teamülden (alışılagelmiş uygulama) değildir veya hayatın olağan akışına uygun düşmez. Bu tür işlemler için senetle ispat zorunluluğu aranmaz ve tanıkla ispat edilebilirler.
Örnekler:
- Günlük alışverişler (market, pazar alışverişleri gibi).
- Küçük miktarlı ödünç vermeler.
- Arkadaş veya komşu arasında yapılan basit yardımlaşma işlemleri.
4. Senet Alınmasının Maddi veya Manevi İmkansızlığı
Bazı durumlarda, senet alınması objektif olarak mümkün olmayabilir veya taraflar arasındaki ilişkinin niteliği, senet almayı imkansız veya çok güç hale getirebilir. Bu gibi hallerde de tanıkla ispat yoluna başvurulabilir.
Maddi İmkansızlığa Örnekler:
- Yangın, sel, deprem gibi doğal afetler nedeniyle senedin kaybolması veya düzenlenmesinin mümkün olmaması.
- Savaş, işgal gibi olağanüstü durumlar nedeniyle senet düzenlenmesinin imkansız hale gelmesi.
Manevi İmkansızlığa Örnekler:
- İşveren-işçi ilişkisinde, işçinin işverenden senet talep etmesinin güçlüğü.
- Doktor-hasta ilişkisinde, hastanın acil bir durumda doktordan senet talep etmesinin hayatın olağan akışına aykırı düşmesi.
- Taraflar arasında çok güçlü bir güven ilişkisinin bulunması ve bu nedenle senet alınmasına gerek duyulmaması.
5. İrade Bozukluğu Halleri ve Aşırı Yararlanma (Gabin)
Bir hukuki işlemin geçerliliğini etkileyen irade bozukluğu halleri (hata, hile, korkutma) veya aşırı yararlanma (gabin) durumlarında, sözleşmenin geçersizliği iddiası tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir. Bu durumlarda, senetle ispat zorunluluğu aranmaz; zira irade sakatlığı, sözleşmenin temelini sarsan bir durumdur ve ispatının yazılı delile bağlanması, hakkın özünü zedeleyebilir.
Hata (Yanılma)
Bir kimsenin gerçekte var olmayan bir durumu varmış gibi veya var olan bir durumu yokmuş gibi kabul ederek iradesini açıklamasıdır. Örneğin, bir tablonun orijinal olduğunu düşünerek satın alan kişinin, aslında tablonun sahte olduğunu öğrenmesi.
Hile (Aldatma)
Bir kimsenin, karşı tarafı yanıltmak ve onun iradesini sakatlamak amacıyla bilerek ve isteyerek gerçek dışı beyanlarda bulunması veya gerçekleri gizlemesidir. Örneğin, bir arabanın kilometresinin düşürülerek satılması.
Korkutma (İkrah)
Bir kimsenin, kendisinin veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik ağır ve yakın bir tehlikenin etkisi altında iradesini açıklamasıdır. Örneğin, bir kişinin tehdit edilerek bir sözleşmeye imza atması.
Aşırı Yararlanma (Gabin)
Bir kimsenin, diğerinin zor durumda kalmasından, düşüncesizliğinden veya deneyimsizliğinden yararlanarak, edimler arasında açık bir oransızlık yaratacak şekilde aşırı menfaat sağlamasıdır. Örneğin, çok acil paraya ihtiyacı olan bir kişinin, taşınmazını gerçek değerinin çok altında bir fiyata satmak zorunda kalması.
6. Muvazaa İddiaları
Muvazaa, tarafların gerçek iradelerini gizleyerek, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçekte yapmak istemedikleri bir hukuki işlemi yapmış gibi göstermeleridir. Muvazaa iddiası, hem işlemin tarafları hem de üçüncü kişiler tarafından ileri sürülebilir. Muvazaa iddiasının ispatında, tanık dahil her türlü delil kullanılabilir; senetle ispat zorunluluğu aranmaz.
Muvazaa Türleri:
- Mutlak Muvazaa: Taraflar arasında gerçekte hiçbir hukuki işlem yapma iradesi olmamasına rağmen, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla bir hukuki işlem yapılmış gibi gösterilmesidir. Örneğin, borçlunun mallarını hacizden kaçırmak için, mallarını bir arkadaşına devretmiş gibi göstermesi.
- Nispi Muvazaa: Taraflar arasında gerçekte bir hukuki işlem yapma iradesi vardır, ancak bu işlemin niteliği, konusu veya tarafları üçüncü kişilerden gizlenir. Örneğin, gerçekte bağışlama yapıldığı halde, satış yapılmış gibi gösterilmesi.
7. Senedin Beklenmedik Olay (Kazâî Hal) veya Mücbir Sebeple Kaybolması
Senet, yangın, sel, deprem gibi mücbir sebeplerle veya çalınma, gasp gibi beklenmeyen olaylar (kazaî haller) nedeniyle kaybolmuşsa, bu durumun ispatlanması şartıyla, tanıkla ispat yoluna başvurulabilir. Senedin kaybolduğunun mahkeme tarafından kabul edilebilmesi için, senedin varlığının ve kaybolma olayının inandırıcı delillerle ispatlanması gerekir.
8. Hukuki İşlemler Dışındaki Durumların İspatı
Senetle ispat zorunluluğu, sadece “hukuki işlemler” için geçerlidir. Haksız fiiller, sebepsiz zenginleşme, maddi vakıalar gibi hukuki işlem niteliğinde olmayan durumlar, tanık dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Haksız Fiil
Hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar verme durumudur. Örneğin, trafik kazası sonucu bir kişinin yaralanması, haksız fiil teşkil eder ve bu durum tanıkla ispat edilebilir.
Sebepsiz Zenginleşme
Bir kimsenin malvarlığının, haklı bir sebep olmaksızın, başka bir kimsenin malvarlığı aleyhine çoğalmasıdır. Örneğin, yanlışlıkla bir başkasının banka hesabına para yatırılması durumunda, sebepsiz zenginleşme iddiası tanıkla ispat edilebilir.
Maddi Vakıalar
Hukuki sonuç doğuran ve tarafların iradesinden bağımsız olarak gerçekleşen olaylardır. Örneğin, bir kişinin belirli bir tarihte belirli bir yerde bulunup bulunmadığı, bir malın zilyetliğinin (fiili hakimiyetinin) kimde olduğu gibi hususlar maddi vakıa niteliğinde olup, tanıkla ispat edilebilir.
Senede Karşı Senetle İspat Kuralı ve İstisnaları
Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuksal işlemlerin, miktar ve değerlerine bakılmaksızın, ancak başka bir senetle ispatlanabileceğini öngören kurala “senede karşı senetle ispat kuralı” denir. Bu kural, yazılı delilin üstünlüğünü korumayı ve sözleşme serbestisi ilkesini güçlendirmeyi amaçlar.
İstisnalar
Yukarıda detaylı olarak açıklanan senetle ispat zorunluluğunun istisnaları (delil başlangıcı, yakın hısımlık, senet alınmasının teamülden olmadığı veya imkansız olduğu haller, irade bozukluğu ve aşırı yararlanma, muvazaa, senedin mücbir sebeple kaybı), aynı zamanda senede karşı senetle ispat kuralının da istisnalarını oluşturur. Bu istisnai durumlarda, senede karşı ileri sürülen iddialar tanıkla ispat edilebilir.
Ek İstisna: Taraflar Arasında Yazılı Delil Sözleşmesi
Taraflar, aralarında yapacakları yazılı bir sözleşme ile, normalde senetle ispatı gereken bir hukuki işlem hakkında tanık dinlenebileceğini kararlaştırabilirler. Bu sözleşmeye “delil sözleşmesi” denir. Delil sözleşmesi, HMK’nın 193. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca, taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla, belirli bir vakıanın ispatı için belirli bir delil türüyle (örneğin, tanıkla) ispat edileceğini kabul edebilirler. Ancak, bu sözleşmenin geçerli olabilmesi için, uyuşmazlık konusu vakıanın tarafların serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konu olması ve münhasıran belirli bir delille ispat zorunluluğunun olmaması gerekir.
Örneğin, taraflar arasında yapılan bir delil sözleşmesi ile, normalde senetle ispatı gereken bir borcun ödendiği iddiasının tanıkla ispat edilebileceği kararlaştırılabilir.
Özel Durumlar: Önalım (Şufa) Davasında Tanıkla İspat
Önalım hakkı, paylı mülkiyete tabi bir taşınmazda, paydaşlardan birinin payını üçüncü bir kişiye satması halinde, diğer paydaşlara, aynı şartlarla öncelikle satın alma imkanı tanıyan kanuni bir haktır. Önalım hakkının kullanılması için açılan davalarda, satış bedelinde muvazaa (gerçek bedelin tapu senedinde farklı gösterilmesi) iddiası sıklıkla gündeme gelir.
Önalım Davasında Bedelde Muvazaa İddiası ve İspatı
Önalım davasında, davacı paydaş, tapuda gösterilen satış bedelinin gerçek olmadığını, gerçek satış bedelinin daha düşük olduğunu iddia edebilir. Bu iddiaya “bedelde muvazaa” denir. Bedelde muvazaa iddiası, resmi belge niteliğindeki tapu senedine karşı ileri sürüldüğü için, ispatı özel kurallara tabidir.
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, önalım davalarında bedelde muvazaa iddiası, kural olarak yazılı delille (senetle) ispatlanmalıdır. Ancak, belirli şartların varlığı halinde, tanıkla ispat da mümkün kabul edilmektedir. Bu şartlar şunlardır:
1. Görgüye Dayalı Tanıklık
Tanık, satış bedelinin tapuda gösterilenden farklı olduğunu bizzat görmüş veya duymuş olmalıdır. Yani, tanığın beyanı, kendi algısına ve görgüsüne dayanmalıdır; başkalarından duyduklarını aktarması yeterli değildir.
2. Diğer Delillerle Desteklenme
Tanık beyanı, tek başına bedelde muvazaayı ispatlamak için yeterli değildir. Tanık beyanının, keşif, bilirkişi raporu, taraflar arasındaki yazışmalar, banka kayıtları gibi diğer objektif delillerle desteklenmesi gerekir. Bu deliller, tanık beyanının doğruluğunu ve inandırıcılığını teyit etmelidir.
3. Net Bedel Üzerinden Tanıklık
Tanık, gerçek satış bedelinin ne olduğunu net bir şekilde ifade etmelidir. Tahmini bir değer üzerinden veya “muhtemelen”, “sanırım” gibi ifadelerle yapılan tanıklık, bedelde muvazaa iddiasını ispatlamak için yeterli kabul edilmez.
4. Davacının Satış Sözleşmesinin Tarafı Olmaması
Önalım hakkını kullanan davacı, paydaş olduğu taşınmazın satışı sırasında taraf değildir. Bu nedenle, davacı tanık dahil her türlü delil ile iddiasını ispatlayabilir.
Bu şartların birlikte gerçekleşmesi halinde, önalım davasında bedelde muvazaa iddiası tanıkla ispat edilebilir. Aksi takdirde, iddianın yazılı delille ispatlanması gerekir.
Tanıkla İspat Usulü
Tanıkla ispat, belirli usul kurallarına tabidir. Bu kurallara uyulması, tanık beyanının hukuka uygun bir şekilde elde edilmesi ve hükme esas alınabilmesi için önemlidir.
Tanık Listesi
Tanık dinletmek isteyen taraf, mahkemenin belirlediği süre içinde tanık listesini mahkemeye sunmalıdır. Bu listede, tanıkların adı, soyadı, T.C. kimlik numaraları ve açık adresleri yer alır. Ayrıca, tanıkların hangi konuda dinlenecekleri de kısaca belirtilmelidir.
Tanığın Davet Edilmesi
Mahkeme, tanıkları, belirlenen duruşma gün ve saatinde hazır bulunmaları için davetiye ile çağırır. Davetiyede, tanıklığın konusu, duruşma günü ve saati, tanıklık yapmamanın yaptırımları gibi hususlar yer alır.
Tanığa Soru Sorulması
Tanık, hakim tarafından dinlenir. Hakim, önce tanığa kimlik bilgilerini sorar, ardından tanıklık edeceği konu hakkında yemin verdirir. Daha sonra, hakim, tanığa konuyla ilgili sorular yöneltir. Taraflar da, hakimin izniyle tanığa doğrudan soru sorabilirler.
Tanığın Cevap Verme Yükümlülüğü
Tanık, doğruyu söylemek ve bildiklerini eksiksiz olarak anlatmak zorundadır. Ancak, tanık bazı durumlarda tanıklıktan çekinme hakkına sahiptir.
Tanıklıktan Çekinme Hakkı
HMK’nın 247 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
- Kişisel Nedenlerle Çekinme (HMK 248): Tanığın kendisi veya yakın akrabaları aleyhine beyanda bulunmak zorunda bırakılamaz.
- Sır Nedeniyle Çekinme (HMK 249): Kanunen sır olarak korunması gereken bilgiler hakkında tanıklık yapması istenen kimseler, bu hususlar hakkında tanıklıktan çekinebilirler. (Avukat, doktor, mali müşavir gibi meslek mensupları)
- Menfaat İhlali Tehlikesi Nedeniyle Çekinme (HMK 250): Tanığın beyanı kendisine veya yakınlarına bir zarar verecekse tanıklıktan çekinebilir.
Tanığın Yemini
Tanık, beyanından önce, “Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.” şeklinde yemin eder. Yemin, tanığın doğruyu söyleme yükümlülüğünü pekiştiren dini ve ahlaki bir müeyyidedir.
Tanık Beyanının Değerlendirilmesi
Hakim, tanık beyanını serbestçe değerlendirir. Tanığın güvenilirliğini, beyanının diğer delillerle uyumunu, olayın oluş şekliyle örtüşüp örtüşmediğini dikkate alarak bir kanaate varır. Hakim, tanık beyanını inandırıcı bulmazsa, hükme esas almayabilir.
Sonuç
Tanıkla ispat, hukuk yargılamasında önemli bir delil türü olmakla birlikte, belirli sınırlamalara ve usul kurallarına tabidir. Özellikle senetle ispat zorunluluğu ve bunun istisnaları, tanıkla ispatın kapsamını belirleyen temel kurallardır. Yargılama sürecinde hak kaybına uğramamak için, ispat kuralları ve deliller konusunda uzman bir hukukçudan hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti almak büyük önem taşımaktadır. Hukuk büroları, bu konuda gerekli bilgi ve tecrübeye sahip olarak, müvekkillerine en iyi şekilde hizmet vermektedir.
Hukuki danışmanlık almak istemeniz halinde veya herhangi bir sorunla karşılaşmanız durumunda LegaPro Hukuk Bürosu olarak size yardımcı olabiliriz. Avukat haklarınızı korumanıza destek olacaktır. 📞 0507 606 15 14
🚨 Whatsapp’tan bize ulaşabilirsiniz! 🚨
https://legapro.net/