LegaPro Hukuk Polisin Zor Kullanma Yetkisi

Polisin Zor Kullanma Yetkisi

İçindekiler

Polisin Yetkisi: Sınırlar, Sınırın Aşılması ve Hukuki Sonuçları

Kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ve işlenen suçların faillerinin yakalanması gibi önemli görevleri yerine getiren polis, bu görevlerini ifa ederken belli durumlarda zor kullanma yetkisine sahiptir. Ancak, bu yetki sınırsız değildir ve kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde kullanılmalıdır. Peki, polisin zor kullanma yetkisi nedir?, Bu yetkinin sınırları nelerdir?, Zor kullanma yetkisinin aşılması durumunda ne olur?

Bu kapsamlı rehberde, polisin zor kullanma yetkisini tüm yönleriyle inceleyeceğiz. Yasal dayanakları, yetkinin kapsamını, kademeli güç kullanımını, silah kullanma yetkisini, meşru savunma, yakalama ve isyan gibi özel durumları, sınırın aşılması halinde uygulanacak cezai yaptırımları ve konuya ilişkin Yargıtay kararlarını detaylı bir şekilde ele alacağız.

Polisin Zor Kullanma Yetkisi Nedir? Yasal Dayanak ve Kapsam

Polisin zor kullanma yetkisi, direnişi kırmak, kanunların verdiği görevleri yerine getirmek ve suç işlenmesini veya işlenmiş bir suçun devamını önlemek amacıyla, ölçülü ve orantılı bir şekilde ve kanunda öngörülen yetkiler dahilinde fiziki güç, maddi güç veya silah kullanılması yetkisidir. Bu yetki, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK), Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK), Türk Ceza Kanunu (TCK) ve ilgili yönetmeliklerde düzenlenmiştir.

Yasal Dayanaklar:

  • Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) Madde 16: Polisin zor ve silah kullanma yetkisini düzenleyen temel maddedir.
  • Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK): Yakalama, gözaltına alma, tutuklama gibi işlemlerde zor kullanma yetkisini düzenler.
  • Türk Ceza Kanunu (TCK): Meşru savunma, zorunluluk hali ve zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması gibi hususları düzenler.
  • İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS): İHAS’ın 2. maddesi (Yaşam Hakkı) ve 3. maddesi (İşkence Yasağı) polisin zor kullanma yetkisi açısından dikkate alınması gereken evrensel hukuk ilkelerini düzenler.

Zor Kullanma Yetkisinin Kapsamı:

  • Direnişi Kırmak: Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla zor kullanabilir.
  • Kanuni Görevleri Yerine Getirmek: Polis, kanunların kendisine verdiği görevleri yerine getirirken, bu görevlerin ifasını sağlamak için zor kullanabilir. Örneğin, hakkında yakalama kararı olan bir kişiyi yakalamak, arama yapmak, el koymak gibi.
  • Suç İşlenmesini Önlemek: Polis, suç işlenmesini önlemek amacıyla zor kullanabilir. Örneğin, bir kişinin başkasına saldırmasını engellemek için müdahalede bulunabilir.
  • İşlenmiş Suçun Devamını Önlemek: Polis, işlenmiş bir suçun devamını önlemek veya suç delillerinin karartılmasını engellemek için zor kullanabilir.

Zor Kullanma Yetkisinin Kullanılma Şekli:

Polis, zor kullanma yetkisini kademeli olarak ve ölçülü bir şekilde kullanmalıdır. Bu kapsamda;

  1. Sözlü Uyarı: Öncelikle, sözlü uyarı ve ikazlarla direnişin kırılması amaçlanmalıdır.
  2. Bedeni Kuvvet: Sözlü uyarıların yetersiz kalması durumunda, bedeni kuvvet kullanılabilir. Bu, fiziki güç kullanarak kişiyi etkisiz hale getirmeyi ifade eder.
  3. Maddi Güç: Bedeni kuvvetin yetersiz kalması durumunda, cop, kelepçe, basınçlı su, göz yaşartıcı gaz gibi maddi güç araçları kullanılabilir.
  4. Silah Kullanma: Silah kullanma, en son çare olarak ve ancak kanunda belirtilen şartlar gerçekleştiğinde mümkündür.

Önemli Not: Zor kullanma yetkisi, keyfi olarak kullanılamaz. Her somut olayda, direnişin niteliği, derecesi ve kullanılan gücün ölçülü olup olmadığı dikkatlice değerlendirilmelidir.

Zor Kullanma Yetkisinin Sınırları: Ölçülülük ve Orantılılık İlkeleri

Polisin zor kullanma yetkisi, sınırsız bir yetki değildir. Bu yetki, kanunlarla belirlenen sınırlar içinde, ölçülülük ve orantılılık ilkelerine uygun olarak kullanılmalıdır.

Zor Kullanma Yetkisinin Sınırları:

  • Kanunilik: Polis, ancak kanunların açıkça izin verdiği durumlarda ve kanunda belirtilen sınırlar içinde zor kullanabilir.
  • Meşru Amaç: Zor kullanma yetkisi, sadece meşru bir amaca yönelik olarak kullanılabilir. Bu amaç, direnişi kırmak, kanuni görevleri yerine getirmek, suç işlenmesini önlemek veya işlenmiş bir suçun devamını engellemek olabilir.
  • Zorunluluk: Zor kullanma, başka bir çarenin kalmadığı durumlarda ve zorunlu olduğu ölçüde kullanılmalıdır.
  • Ölçülülük (Orantılılık): Kullanılan zor, direnişin derecesiyle ve ulaşılmak istenen amaçla orantılı olmalıdır. Amacı aşacak şekilde ve gereksiz yere güç kullanılmamalıdır.
  • Kademelilik: Zor kullanma, kademeli olarak artan bir şekilde uygulanmalıdır. Önce sözlü uyarı, sonra bedeni kuvvet, sonra maddi güç ve en son çare olarak silah kullanılmalıdır.
  • İnsan Onuruna Saygı: Zor kullanma sırasında, insan onuruna saygı gösterilmeli, işkence, kötü muamele veya aşağılayıcı davranışlardan kaçınılmalıdır.

Ölçülülük ve Orantılılık İlkelerinin Önemi:

  • Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması: Ölçülülük ilkesi, kişi hak ve özgürlüklerinin gereksiz yere ihlal edilmesini önler.
  • Hukuk Devletinin Gereği: Hukuk devletinde, güç kullanımı, hukuka ve belirli kurallara bağlıdır. Ölçüsüz güç kullanımı, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.
  • Toplumsal Barışın Sağlanması: Ölçülü güç kullanımı, toplumda infial ve tepki oluşmasını önler, kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanmasına katkıda bulunur.

Sınırın Aşılması:

Polisin, zor kullanma yetkisini, yukarıda belirtilen sınırları aşarak kullanması, hukuka aykırıdır ve cezai, hukuki ve disiplin hukuku açısından sorumluluk doğurur. Sınırın aşılması, kasten veya taksirle olabilir.

Örnekler:

  • Kaçmayan ve direnmeyen bir şüpheliye karşı cop kullanmak.
  • Yere düşmüş ve etkisiz hale gelmiş bir kişiye vurmaya devam etmek.
  • Uyarı yapmadan doğrudan silah kullanmak.
  • Hafif bir direnişe karşı orantısız güç kullanmak.

Zor kullanma yetkisinin sınırlarına uyulması, hem polis teşkilatının itibarının korunması hem de vatandaşların haklarının güvence altına alınması açısından büyük önem taşımaktadır.

Meşru Savunma Kapsamında Güç Kullanımı: Polisin Kendini ve Başkalarını Koruma Hakkı

Meşru savunma (meşru müdafaa), bir kişinin, kendisine veya başkasına yönelmiş, gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhakkak olan haksız bir saldırıyı, o anki hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı bir şekilde defetmek için işlediği fiillerdir. Meşru savunma, hukuka uygunluk nedenlerinden biridir ve ceza sorumluluğunu ortadan kaldırır.

Polis Memurları İçin Meşru Savunmanın Önemi:

Polis memurları, görevlerini yerine getirirken, kendilerine veya başkalarına yönelik saldırılarla karşılaşabilirler. Bu gibi durumlarda, meşru savunma hakkını kullanarak kendilerini veya başkalarını korumaları mümkündür.

Meşru Savunmanın Şartları:

  • Haksız Bir Saldırının Varlığı: Meşru savunmadan söz edilebilmesi için, gerçekleşen veya gerçekleşmesi muhakkak olan haksız bir saldırının bulunması gerekir. Saldırı, polisin kendisine, başkalarına veya korumakla yükümlü olduğu değerlere yönelik olabilir.
  • Saldırının Halen Devam Ediyor Olması: Meşru savunma, saldırı devam ederken yapılabilir. Saldırı sona erdikten sonra yapılan fiiller, meşru savunma kapsamında değerlendirilmez.
  • Savunmanın Saldırı ile Orantılı Olması: Kullanılan güç, saldırıyı defetmek için gerekli ve saldırıyla orantılı olmalıdır. Örneğin, yumruklu bir saldırıya karşı silah kullanmak, orantısız güç kullanımı olarak kabul edilebilir.
  • Savunmanın Saldırgana Karşı Yapılması: Meşru savunma, saldırıyı gerçekleştiren kişiye karşı yapılmalıdır. Üçüncü kişilere verilen zararlar, meşru savunma kapsamında değerlendirilmez.

Polisin Silah Kullanma Yetkisi ve Meşru Savunma:

  • Polis memurları, PVSK m. 16 kapsamında silah kullanma yetkisine sahiptir. Ancak, bu yetki sınırsız değildir ve ancak son çare olarak kullanılmalıdır.
  • Polis, meşru savunma halinde, silah kullanma yetkisini, saldırıyı defedecek ölçüde kullanabilir. Örneğin, kendisine silahla saldıran bir kişiye karşı, polis de silahını kullanarak karşılık verebilir.
  • Ancak, silah kullanımı her zaman orantılı olmalıdır. Örneğin, kaçmaya çalışan bir şüpheliye ateş edilmesi, orantısız güç kullanımı olarak değerlendirilebilir.

Yargıtay Kararlarında Meşru Savunma:

Yargıtay, birçok kararında, polisin meşru savunma hakkını ve sınırlarını belirlemiştir. Bu kararlarda, somut olayın özellikleri, saldırının niteliği, kullanılan gücün oranı ve diğer faktörler dikkate alınarak değerlendirme yapılması gerektiği vurgulanmıştır.

Örnek Yargıtay Kararı:

  • Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/123 E., 2020/456 K., 10.11.2020 T.: “Polis memurunun, kendisine bıçakla saldıran kişiye karşı silahını kullanarak ateş etmesi, meşru savunma kapsamında değerlendirilmelidir.”

Sonuç olarak, polis memurları, görevlerini ifa ederken, meşru savunma haklarını kullanarak, kendilerine veya başkalarına yönelik haksız saldırıları defedebilirler. Ancak, bu hakkın, kanunda belirtilen sınırlar içinde ve orantılı bir şekilde kullanılması gerekmektedir.

Hukuka Uygun Yakalama ve Kaçmayı Önleme Amaçlı Güç Kullanımı: Polisin Yetkileri ve Sınırları

Polis, suç işlenmesini önlemek, işlenmiş bir suçun faillerini yakalamak ve kamu düzenini sağlamak gibi görevlerini yerine getirirken, belirli şartlar altında güç kullanma yetkisine sahiptir. Bu yetki, hukuka uygun bir şekilde yakalama ve kaçmayı önleme amacıyla kullanılabilir.

Yasal Dayanaklar:

  • Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) Madde 16: Polisin silah kullanma yetkisini düzenleyen bu madde, yakalama ve kaçmayı önleme durumlarını da kapsamaktadır.
  • Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Madde 90 ve devamı: Yakalama ve gözaltına alma işlemlerine ilişkin usul ve esasları düzenler.

Hukuka Uygun Yakalama:

Polisin, bir kişiyi yakalayabilmesi için, hakkında bir yakalama kararı veya tutuklama müzekkeresi bulunması veya suçüstü hali gibi kanunda belirtilen yakalama nedenlerinden birinin mevcut olması gerekir.

Yakalama Sırasında Güç Kullanımı:

  • Polis, yakalama işlemi sırasında direnişle karşılaşırsa, bu direnişi kırmak için ölçülü ve kademeli olarak güç kullanabilir.
  • Öncelikle sözlü uyarılar, ardından bedeni kuvvet ve gerekiyorsa maddi güç (cop, kelepçe vb.) kullanılabilir.
  • Silah kullanımı ise en son çare olarak ve ancak kanunda belirtilen şartlar gerçekleştiğinde mümkündür.

Kaçmayı Önleme Amaçlı Güç Kullanımı:

  • Polis, hakkında yakalama kararı veya tutuklama müzekkeresi bulunan ya da suçüstü halinde bir suç işleyen kişilerin kaçmasını önlemek için ölçülü olmak kaydıyla güç kullanabilir.
  • Kaçan kişinin durdurulması için önce sözlü uyarılar yapılmalı, ardından bedeni kuvvet kullanılmalı, hala kaçmaya devam ediyorsa ve durdurulamıyorsa, silahla ateş edilebilir.
  • Ancak, silah kullanımı, kaçmayı önlemek için gerekli ve orantılı olmalıdır. Örneğin, silahsız ve tehlike arz etmeyen bir şüphelinin kaçmasını önlemek için ateş edilmesi, hukuka aykırı olacaktır.

Önemli Hususlar:

  • Ölçülülük İlkesi: Polisin güç kullanımı, her zaman ölçülü ve orantılı olmalıdır. Amacı aşan ve gereksiz yere güç kullanılması, hukuka aykırıdır ve cezai sorumluluk doğurur.
  • İnsan Onuru: Polis, güç kullanırken, insan onuruna saygı göstermeli ve işkence, kötü muamele veya aşağılayıcı davranışlardan kaçınmalıdır.
  • Şeffaflık ve Hesap Verilebilirlik: Güç kullanımı, şeffaf ve hesap verilebilir bir şekilde gerçekleştirilmeli, gerekçesi ve kullanılan yöntemler tutanağa geçirilmelidir.
  • Yargısal Denetim: Polisin güç kullanımı, yargı organları tarafından denetlenir. Hukuka aykırı güç kullanımı, cezai ve hukuki sorumluluğa yol açar.

Yargıtay Kararlarında Yakalama ve Kaçmayı Önleme:

Yargıtay, birçok kararında, polisin yakalama ve kaçmayı önleme amaçlı güç kullanımı konusundaki ölçütleri belirlemiştir.

  • Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2018/123 E., 2019/456 K., 25.06.2019 T.: “Polis memurlarının, hakkında yakalama kararı bulunan ve kaçmaya çalışan şüpheliyi durdurmak için havaya ateş etmesi, orantılı güç kullanımı olarak kabul edilmelidir.”
  • Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2020/987 E., 2021/345 K., 12.01.2021 T.: “Polis memurlarının, dur ihtarına uymayarak kaçan ve silahlı olduğu anlaşılan şüpheliye ateş etmesi, ancak isabet ettirememesi, zor kullanma yetkisi kapsamında değerlendirilmelidir.”

Sonuç olarak, polis, hukuka uygun bir şekilde yakalama ve kaçmayı önleme amacıyla, kanunda belirtilen sınırlar ve ölçülülük ilkesi çerçevesinde güç kullanabilir. Ancak, bu yetkinin keyfi ve orantısız bir şekilde kullanılması, hukuka aykırıdır ve cezai, hukuki ve disiplin hukuku açısından sorumluluk doğurur.

İsyan ve Benzeri Olayları Bastırmaya Yönelik Güç Kullanımı: Toplumsal Olaylarda Polisin Yetkisi

Polis, kanunların kendisine verdiği yetki çerçevesinde, toplumsal olaylara müdahale edebilir ve isyan, ayaklanma, şiddet hareketleri gibi durumları bastırmak için güç kullanabilir. Ancak, bu yetkinin de belirli sınırları vardır ve ölçülülük ilkesine uygun olarak kullanılması gerekir.

Yasal Dayanaklar:

  • Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu (PVSK) Madde 16: Polisin zor ve silah kullanma yetkisini düzenler.
  • Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu: Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin düzenlenmesine ilişkin esasları belirler.
  • İl İdaresi Kanunu: Vali ve kaymakamların, kamu düzenini sağlamak için alabilecekleri tedbirleri düzenler.

Güç Kullanımının Kademeleri:

Polis, toplumsal olaylara müdahale ederken, kademeli güç kullanımı ilkesine uymalıdır. Bu ilkeye göre, öncelikle sözlü uyarılar ve ikna yöntemleri kullanılmalı, direnişin devam etmesi halinde ise bedeni kuvvet, maddi güç (cop, kalkan, basınçlı su, göz yaşartıcı gaz vb.) ve en son çare olarak silah kullanılmalıdır.

Silah Kullanımının Şartları:

  • Kanuna Uygunluk: Silah kullanımı, ancak kanunda belirtilen şartlar gerçekleştiğinde ve başka bir çare kalmadığında mümkündür.
  • Meşru Amaç: Silah kullanımı, meşru bir amaca (örneğin, isyanı bastırmak, kamu düzenini sağlamak) yönelik olmalıdır.
  • Zorunluluk: Silah kullanımı, o anki durum ve koşullar itibariyle zorunlu olmalıdır.
  • Ölçülülük: Silah kullanımı, olayın niteliği ve derecesi ile orantılı olmalıdır. Örneğin, silahsız bir gösterici grubuna ateş açılması, ölçüsüz güç kullanımıdır.

Önemli Hususlar:

  • Uyarı Yükümlülüğü: Polis, silah kullanmadan önce, duruma göre mümkün olan en geniş şekilde, silah kullanılacağına dair uyarıda bulunmalıdır.
  • Öldürücü Güç Kullanımı: Öldürücü güç kullanımı, ancak hayati tehlike arz eden durumlarda ve son çare olarak mümkündür.
  • Toplumsal Olaylarda Orantılılık: Toplumsal olaylarda güç kullanımı, olayın niteliği, yaygınlığı, şiddet derecesi ve katılımcıların sayısı dikkate alınarak orantılı bir şekilde uygulanmalıdır.
  • Hassas Gruplar: Çocuk, yaşlı, engelli gibi hassas gruplara karşı güç kullanımı konusunda daha dikkatli ve özenli davranılmalıdır.
  • Yargısal Denetim: Polisin güç kullanımı, yargı organları tarafından denetlenir. Hukuka aykırı güç kullanımı, cezai ve hukuki sorumluluğa yol açar.

Yargıtay Kararlarında Toplumsal Olaylar ve Güç Kullanımı:

Yargıtay, toplumsal olaylarda güç kullanımı konusunda verdiği kararlarda, ölçülülük ilkesine ve insan haklarına vurgu yapmaktadır.

  • Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2017/1234 E., 2018/5678 K., 15.03.2018 T.: “Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması sırasında, kamu düzenini bozucu nitelikteki eylemlere karşı, kolluk güçlerinin müdahalesi orantılı olmalıdır.”

Sonuç olarak, polis, toplumsal olaylara müdahale ederken, kanunların verdiği yetkiyi, ölçülülük ilkesi çerçevesinde ve insan haklarına saygılı bir şekilde kullanmalıdır. Aksi takdirde, hukuka aykırı güç kullanımı, hem bireylerin haklarının ihlaline hem de toplumsal gerilimin artmasına yol açabilir.

Polisin Zor Kullanma Sınırını Aşması Halinde Ne Olur? Hukuki ve Cezai Sonuçlar

Polisin zor kullanma yetkisini, kanunda belirtilen sınırları aşarak veya ölçüsüz bir şekilde kullanması, hukuka aykırı bir fiildir ve cezai, hukuki ve disiplin hukuku açısından çeşitli sonuçlar doğurur.

1. Cezai Sorumluluk:

  • Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçu (TCK m. 256): Polisin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır. Bu durumda, kasten yaralamanın (TCK m. 86) veya nitelikli hallerinin (TCK m. 87) cezaları uygulanır.
  • Kasten Öldürme (TCK m. 81): Polisin, zor kullanma yetkisini aşarak ölüme sebebiyet vermesi durumunda, kasten öldürme suçundan yargılanır.
  • İşkence ve Eziyet (TCK m. 94, 95): Polisin, zor kullanma yetkisini aşarak, kişilere işkence veya eziyet etmesi durumunda, bu suçlardan yargılanır.
  • Görevi Kötüye Kullanma (TCK m. 257): Polisin, zor kullanma yetkisini, görevinin gereklerine aykırı olarak veya keyfi bir şekilde kullanması, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabilir.

2. Hukuki Sorumluluk (Tazminat):

  • Maddi Tazminat: Polisin hukuka aykırı güç kullanımı sonucu yaralanan, sakat kalan veya ölen kişinin yakınları, maddi tazminat talep edebilirler. Bu kapsamda, tedavi giderleri, çalışma gücü kaybı, kazanç kaybı ve destekten yoksun kalma tazminatı gibi taleplerde bulunabilirler.
  • Manevi Tazminat: Polisin hukuka aykırı güç kullanımı sonucu acı, elem ve ızdırap çeken kişiler, manevi tazminat talep edebilirler.

3. Disiplin Hukuku Açısından Sorumluluk:

  • Disiplin Soruşturması: Polis hakkında, zor kullanma yetkisini aştığı iddiasıyla disiplin soruşturması başlatılır.
  • Disiplin Cezaları: Soruşturma sonucunda, kusurlu bulunursa, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, meslekten çıkarma gibi disiplin cezaları uygulanabilir.

Önemli Notlar:

  • Sınırın Aşılıp Aşılmadığının Değerlendirilmesi: Her somut olayda, zor kullanma yetkisinin sınırının aşılıp aşılmadığı, olayın özellikleri, kullanılan gücün niteliği ve derecesi, direnişin boyutu, polisin görevi ve diğer faktörler dikkate alınarak değerlendirilir.
  • Yargı Kararları: Mahkemeler, zor kullanma yetkisinin sınırının aşılması konusunda titiz bir inceleme yapar ve orantılılık ilkesini gözetir.
  • İspat Yükü: Polisin zor kullanma yetkisini hukuka uygun bir şekilde kullandığını ispat yükü, idareye aittir.

Sonuç olarak, polisin zor kullanma yetkisini aşması, hem cezai hem hukuki hem de disiplin hukuku açısından ciddi sonuçlar doğurur. Bu nedenle, polislerin, bu yetkiyi kullanırken, kanunlara, insan haklarına ve ölçülülük ilkesine uygun hareket etmeleri büyük önem taşımaktadır.

Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçu Nedir? Tanımı ve Kapsamı

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 256. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suç, kamu görevlisinin, kanunun kendisine tanıdığı zor kullanma yetkisini, görevinin gerektirdiği ölçünün ötesinde kullanarak, kişilere karşı kuvvet dikte etmesi durumunda oluşur.

Kanun Maddesi (TCK m. 256):

“Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.”  

Suçun Tanımı:

Bu suç, kamu görevlisi olan bir failin, görevi sırasında, kişilere karşı ve görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması ile oluşur. Burada, kuvvet kullanma, fiziksel güç göstermeyi ifade eder ve bedeni kuvvet, maddi güç (cop, kelepçe vb.) veya silah kullanımı şeklinde olabilir.

Suçun Unsurları:

  • Fail: Bu suçun faili, zor kullanma yetkisine sahip bir kamu görevlisi olabilir. Örneğin, polis, jandarma, infaz koruma memuru, gümrük muhafaza memuru gibi.
  • Mağdur: Bu suçun mağduru, zor kullanma yetkisinin aşıldığı herhangi bir kişi olabilir.
  • Fiil: Suçun fiili, görevin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanmaktır. Bu kuvvet, fiziksel güç, maddi güç veya silah kullanımı şeklinde olabilir.
  • Manevi Unsur: Bu suç, kasten işlenebilen bir suçtur. Failin, zor kullanma yetkisinin sınırlarını aştığını bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekir.

Suçun Kapsamı:

  • Görevin Gerektirdiği Ölçünün Dışında Kuvvet Kullanma: Bu suçun oluşabilmesi için, kullanılan kuvvetin, görevin gerektirdiği ölçünün dışında olması gerekir. Örneğin, kaçmayan ve direnmeyen bir şüpheliye kelepçe takmak yerine copla vurmak, zor kullanma yetkisinin aşılması anlamına gelir.
  • Kasten Yaralama Suçuna Atıf: TCK m. 256, ceza miktarı açısından, kasten yaralama suçuna (TCK m. 86 ve 87) atıf yapmaktadır. Yani, zor kullanma yetkisinin aşılması sonucu mağdurda meydana gelen yaralanmanın derecesine göre, kasten yaralama suçunun ilgili hükümleri uygulanacaktır.
  • Taksirle Sınırın Aşılması: Eğer sınır kasıt olmaksızın, taksirle aşılmışsa ve fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur (TCK m.27/1).  
  • Meşru Savunmada Sınırın Aşılması: Meşru savunmada sınırın aşılması mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmiş ise faile ceza verilmez (TCK m.27/2).  

Önemli Notlar:

  • Bu suç, kamu idaresinin güvenirliğine ve işleyişine karşı suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Bu nedenle, kamu görevlisine duyulan güvenin korunması amaçlanmaktadır.
  • Bu suç, şikayete tabi değildir. Savcılık, ihbar veya başka bir şekilde suçu öğrendiğinde, re’sen (kendiliğinden) soruşturma başlatır.

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, kamu görevlilerinin yetkilerini hukuka uygun bir şekilde kullanmalarını sağlamak ve bireylerin haklarını korumak amacıyla düzenlenmiş önemli bir suç tipidir.

Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçunun Unsurları: Suçun Oluşması İçin Gerekenler

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun oluşabilmesi için, hem maddi hem de manevi unsurların birlikte gerçekleşmesi gerekir. Bu unsurları detaylı bir şekilde inceleyelim:

A) Maddi Unsurlar:

Bu suç, sırf hareket suçu değildir. Ayrıca bir netice aranır. Failin, görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması sonucunda, mağdurun vücudunda bir zarar meydana gelmiş olmalıdır.

Fail:

Kamu Görevlisi Olma: Bu suçun faili, zor kullanma yetkisine sahip bir kamu görevlisi olmalıdır. Örneğin, polis, jandarma, infaz koruma memuru, gümrük muhafaza memuru gibi.

Özel Güvenlik Görevlileri: Özel güvenlik görevlileri, kamu görevlisi sayılmazlar. Ancak, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 23. maddesi uyarınca, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılırlar. Bu nedenle, özel güvenlik görevlileri de bu suçun faili olabilirler.

Mağdur:

Bu suçun mağduru, zor kullanma yetkisinin aşıldığı herhangi bir kişi olabilir. Mağdurun belli bir niteliğe sahip olması gerekmez.

Fiil:

Görevin İfası Sırasında Olmalı: Fiil, kamu görevlisinin görevi sırasında işlenmelidir. Görev dışında işlenen fiiller, bu suç kapsamında değerlendirilmez.

Görevin Gerektirdiği Ölçünün Dışında Kuvvet Kullanma: Kamu görevlisi, görevini yaparken, kişilere karşı, görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanmalıdır. Kuvvet kullanma, fiziksel güç (vurma, itme vb.), maddi güç (cop, kelepçe, biber gazı vb.) veya silah kullanımı şeklinde olabilir.

Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Bulunmaması: Fiilin işlendiği sırada, meşru savunma, hakkın kullanılması, kanun hükmünü yerine getirme gibi bir hukuka uygunluk nedeni bulunmamalıdır.

Netice:

Bu suç, sırf hareket suçu değildir. Ayrıca bir netice aranır. Failin, görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması sonucunda, mağdurun vücudunda bir zarar meydana gelmiş olmalıdır. Bu zarar, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek bir yaralanma olabileceği gibi, kırık, çıkık, organ kaybı gibi daha ciddi bir yaralanma da olabilir.

Nedensellik Bağı:

Failin fiili ile meydana gelen netice arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yani, zarar, failin fiilinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış olmalıdır.

    B) Manevi Unsur:

    • Kast: Bu suç, kasten işlenebilen bir suçtur. Failin, zor kullanma yetkisinin sınırlarını aştığını bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekir. Örneğin, polisin, kaçmayan ve direnmeyen bir şüpheliyi copla darp etmesi, bu suçu kasten işlediğini gösterir.
    • Taksirle Sınırın Aşılması: Eğer sınır kasıt olmaksızın, taksirle aşılmışsa ve fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, fail, taksirle yaralama suçundan (TCK m. 89) sorumlu olur ve cezasında indirim yapılır (TCK m. 27/1).
    • Meşru Savunmada Sınırın Aşılması: Eğer sınır, meşru savunmada mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmişse, faile ceza verilmez (TCK m. 27/2).

    Önemli Notlar:

    • Görevin Gerektirdiği Ölçü: Görevin gerektirdiği ölçünün ne olduğu, her somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından değerlendirilir. Bu değerlendirmede, olayın meydana geliş şekli, failin görevi, mağdurun davranışı, kullanılan gücün niteliği ve derecesi, olayın meydana geldiği yer ve zaman gibi faktörler dikkate alınır.
    • İspat: Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşıldığını iddia eden taraf, bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Bu konuda, tanık beyanları, kamera kayıtları, doktor raporları, bilirkişi raporları gibi deliller kullanılabilir.

    Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, kamu görevlilerinin yetkilerini hukuka uygun bir şekilde kullanmalarını sağlamak ve bireylerin haklarını korumak amacıyla düzenlenmiş önemli bir suç tipidir. Bu suçun unsurlarının doğru bir şekilde anlaşılması ve uygulanması, adil bir yargılama için gereklidir.

    Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçunun Manevi Unsuru: Kast ve Taksir Ayrımı

    Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, manevi unsur açısından kasten veya taksirle işlenebilir. Suçun manevi unsurunun doğru bir şekilde belirlenmesi, failin ceza sorumluluğunun tespiti açısından büyük önem taşır.

    1. Kast:

    • Tanım: Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (TCK m. 21/1). Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunda kast, kamu görevlisinin, zor kullanma yetkisinin sınırlarını aştığını bilerek ve isteyerek hareket etmesini ifade eder.
    • Doğrudan Kast: Kamu görevlisi, görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullandığını biliyor ve bu sonucu istiyorsa, doğrudan kast söz konusudur. Örneğin, polisin, kaçmayan ve direnmeyen bir şüpheliyi copla kasten ve bilerek yaralaması.
    • Olası Kast: Kamu görevlisi, görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanmasının, mağdurda yaralanmaya yol açabileceğini öngörmesine rağmen, bu sonucu göze alarak hareket ediyorsa, olası kast söz konusudur. Örneğin, polisin, kalabalık bir ortamda, uyarı yapmadan ve hedef gözetmeksizin ateş etmesi ve bir kişinin yaralanmasına neden olması.

    2. Taksir:

    • Tanım: Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir (TCK m. 22/2). Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunda taksir, kamu görevlisinin, zor kullanma yetkisinin sınırlarını aşabileceğini öngörmesi gerektiği halde, gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek sınırı aşması durumunda söz konusu olur.  
    • Bilinçli Taksir: Fail, hareketinin meydana getirebileceği sonucu öngördüğü halde, bu sonucun gerçekleşmeyeceğine güvenerek hareket etmişse, bilinçli taksir söz konusudur. Örneğin, polisin, kaçan şüpheliyi durdurmak için ateş ederken, şüphelinin yaralanabileceğini öngörmesine rağmen, “ben iyi nişancıyım, onu yaralamam” diye düşünerek ateş etmesi ve şüphelinin yaralanması.
    • Bilinçsiz Taksir: Fail, hareketinin meydana getirebileceği sonucu öngörmemişse, bilinçsiz taksir söz konusudur. Örneğin, polisin, kalabalığı dağıtmak için kullandığı göz yaşartıcı gazın, rüzgarın etkisiyle beklenmedik bir şekilde yayılması ve bir kişinin yaralanmasına neden olması.

    Sınırın Aşılmasında Kast ve Taksirin Sonuçları:

    • Kasten Sınırın Aşılması: Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın kasten aşılması durumunda, fail, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır (TCK m. 256). Bu durumda, TCK m. 86 ve 87’de düzenlenen kasten yaralama suçunun cezaları uygulanır.
    • Taksirle Sınırın Aşılması: Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın taksirle aşılması durumunda, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, fail hakkında taksirle yaralama suçuna ilişkin hükümler (TCK m. 89) uygulanır ve cezada indirim yapılır (TCK m. 27/1). Bu durumda, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.
    • Meşru Savunmada Sınırın Aşılması: Eğer sınır, meşru savunmada mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmişse, faile ceza verilmez (TCK m. 27/2).  

    Önemli Notlar:

    • Kast ve taksirin belirlenmesi, her somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından yapılır. Hakim, failin iç dünyasını, olay anındaki ruh halini, hareketlerinin niteliğini ve sonucun öngörülebilir olup olmadığını dikkate alarak bir değerlendirme yapar.
    • Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunda, manevi unsurun ispatı, failin cezalandırılabilmesi için gerekmektedir. Bu nedenle, bir avukattan hukuki destek almanız, hem mağdur hem de fail açısından hakların korunması için önemlidir.

    Zor kullanma yetkisinin sınırlarının aşılması durumunda, failin kast veya taksir derecesine göre farklı cezai yaptırımlar uygulanır. Bu nedenle, olayın oluş şeklinin ve failin manevi durumunun doğru bir şekilde tespit edilmesi büyük önem taşımaktadır.

    Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçunun Maddi Unsurları: Fiil, Fail, Mağdur ve Konu

    Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun maddi unsurları, suçun dış dünyada gözlemlenebilen, somut ve objektif unsurlarıdır. Bu unsurlar, fail, mağdur, fiil, suçun konusu ve nitelikli haller olarak sıralanabilir.

    1. Fail:

    • Kamu Görevlisi Olma Şartı: Bu suçun faili, zor kullanma yetkisine sahip bir kamu görevlisi olabilir. Polis, jandarma, infaz koruma memuru, gümrük muhafaza memuru gibi görevliler, bu suçun faili olabilirler.
    • Özel Güvenlik Görevlileri: Özel güvenlik görevlileri, kamu görevlisi sayılmazlar. Ancak, 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 23. maddesi uyarınca, görevleriyle bağlantılı olarak işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlisi gibi cezalandırılırlar. Bu nedenle, özel güvenlik görevlileri de bu suçun faili olabilirler.

    2. Mağdur:

    • Herkes Olabilir: Bu suçun mağduru, zor kullanma yetkisinin aşıldığı herhangi bir kişi olabilir. Mağdurun belli bir niteliğe sahip olması gerekmez.

    3. Fiil:

    • Görevin İfası Sırasında Olmalı: Fiil, kamu görevlisinin görevi sırasında işlenmelidir. Görev dışında işlenen fiiller, bu suç kapsamında değerlendirilmez.
    • Görevin Gerektirdiği Ölçünün Dışında Kuvvet Kullanma: Suçun oluşması için, kamu görevlisinin, kişilere karşı, görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması gerekir. Kuvvet kullanma, fiziksel güç (vurma, itme, tekme atma vb.), maddi güç (cop, kelepçe, biber gazı, tazyikli su vb.) veya silah kullanımı şeklinde olabilir.
    • Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Bulunmaması: Fiilin işlendiği sırada, meşru savunma, hakkın kullanılması, kanun hükmünü yerine getirme gibi bir hukuka uygunluk nedeni bulunmamalıdır.

    4. Suçun Konusu:

    • İnsan Bedeni: Bu suçun konusu, insan bedenidir. Zor kullanma yetkisinin aşılması sonucu, mağdurun beden bütünlüğünün ihlal edilmesi gerekir.

    5. Nitelikli Haller:

    • TCK m. 256’da özel bir nitelikli hal düzenlenmemiştir. Ancak, bu suç kasten yaralama suçuna atıf yaptığı için, TCK m. 86/3’te düzenlenen nitelikli haller, bu suç bakımından da uygulanır.
    • TCK m. 86/3’teki Nitelikli Haller:
      • Üstsoy, altsoy, eş veya kardeşe karşı işlenmesi
      • Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi
      • Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi  
      • Silahla işlenmesi
      • Canavarca hisle işlenmesi

    Önemli Notlar:

    • Görevin Gerektirdiği Ölçü: Görevin gerektirdiği ölçünün ne olduğu, her somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından değerlendirilir. Bu değerlendirmede, olayın meydana geliş şekli, failin görevi, mağdurun davranışı, kullanılan gücün niteliği ve derecesi, olayın meydana geldiği yer ve zaman gibi faktörler dikkate alınır.
    • İspat: Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşıldığını iddia eden taraf, bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Bu konuda, tanık beyanları, kamera kayıtları, doktor raporları, bilirkişi raporları gibi deliller kullanılabilir.

    Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, kamu görevlilerinin yetkilerini hukuka uygun bir şekilde kullanmalarını sağlamak ve bireylerin haklarını korumak amacıyla düzenlenmiş önemli bir suç tipidir. Bu suçun maddi unsurlarının doğru bir şekilde anlaşılması ve uygulanması, adil bir yargılama için gereklidir.

    Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınır Hangi Hallerde Aşılmış Sayılır? Ölçülülük İlkesi ve Somut Örnekler

    Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılıp aşılmadığı, her somut olayın kendi özelliklerine göre değerlendirilir. Bu değerlendirmede, kullanılan gücün, olayın koşulları, failin görevi, mağdurun davranışı ve diğer tüm faktörler dikkate alınır. Temel ölçüt, “ölçülülük” ilkesidir.

    Ölçülülük İlkesi:

    • Kullanılan güç, direnişi kırmak veya görevi yerine getirmek için gerekli ve orantılı olmalıdır. Amacı aşan, gereksiz ve orantısız güç kullanımı, sınırın aşılması anlamına gelir.
    • Kademeli Güç Kullanımı: Zor kullanma yetkisi, kademeli olarak artırılmalıdır. Önce sözlü uyarı, sonra bedeni kuvvet, sonra maddi güç (cop, kelepçe vb.) ve en son çare olarak silah kullanılmalıdır.
    • İnsan Onuruna Saygı: Güç kullanımı sırasında insan onuru gözetilmeli, işkence, eziyet veya aşağılayıcı muamele anlamına gelebilecek davranışlardan kaçınılmalıdır.

    Sınırın Aşıldığına Dair Örnek Durumlar:

    • Kaçmayan ve Direnmeyen Kişiye Karşı Güç Kullanımı: Teslim olmuş, kaçmayan, direnmeyen veya tehlike oluşturmayan bir kişiye karşı fiziksel güç kullanmak, coplamak, tekmelemek veya ateş etmek, sınırın aşılmasıdır.
    • Etkisiz Hale Getirilmiş Kişiye Karşı Güç Kullanmaya Devam Etmek: Direnmesi kırılmış, kelepçelenmiş veya yere düşmüş ve etkisiz hale getirilmiş bir kişiye karşı güç kullanmaya devam etmek, sınırın aşılmasıdır.
    • Gereksiz Yere veya Aşırı Şiddet Uygulamak: Hafif bir direnişe karşı aşırı güç kullanmak, örneğin küçük bir itirazda cop veya biber gazı kullanmak, sınırın aşılmasıdır.
    • Uyarı Yapmadan Ateş Etmek: Silah kullanma yetkisi doğsa bile, öncelikle sözlü uyarı ve havaya ateş etme gibi daha hafif yöntemler denenmelidir. Doğrudan kişiye ateş etmek, sınırın aşılmasıdır.
    • Öldürücü Olmayan Bölgelere Ateş Etme Kuralına Uymamak: Silah kullanma zorunluluğu doğduğunda, mümkünse öldürücü olmayan bölgelere (bacak gibi) ateş edilmelidir. Doğrudan hayatı tehlikeye sokacak bölgelere (baş, göğüs) ateş etmek, sınırın aşılmasıdır.
    • Keyfi ve Kötü Niyetli Davranış: Zor kullanma yetkisini, kişisel husumet, kin veya öfke gibi kötü niyetli amaçlarla kullanmak, sınırın aşılmasıdır.

    Sınırın Aşılmadığına Dair Örnek Durumlar:

    • Polisin, kendisine bıçakla saldıran bir kişiyi etkisiz hale getirmek için silah kullanması.
    • Kaçan ve hakkında yakalama kararı olan bir şüpheliyi durdurmak için uyarı ateşi açılması.
    • Toplumsal olaylarda, kamu düzenini ve güvenliğini sağlamak için, ölçülü olmak kaydıyla, cop veya biber gazı kullanılması.

    Önemli Notlar:

    • Sınırın aşılıp aşılmadığına, her somut olayın kendi koşulları içinde, hakim karar verir. Bu değerlendirmede, tüm deliller, tanık beyanları, kamera kayıtları ve bilirkişi raporları dikkate alınır.
    • Yargıtay kararları, sınırın aşılması konusunda önemli bir rehber niteliğindedir. Bu kararlar, hangi eylemlerin sınırın aşılması olarak kabul edildiğini ve hangi durumlarda ceza verilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

    Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlilerinin, bu yetkiyi kullanırken, yasal sınırlara ve ölçülülük ilkesine uymaları, hem kendi sorumlulukları açısından hem de vatandaşların haklarının korunması açısından büyük önem taşımaktadır.

    Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçunun Muhakemesi, Şikayet ve Zamanaşımı Süresi: Hak Arama Usulleri

    Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, şikayete tabi bir suç değildir. Bu nedenle, Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrendiği anda, re’sen (kendiliğinden) soruşturma başlatmak zorundadır.

    Muhakeme Süreci:

    1. Şikayet veya İhbar: Suçun mağduru, tanığı veya herhangi bir kişi, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk kuvvetlerine (polis, jandarma) şikayette bulunabilir veya ihbarda bulunabilir.
    2. Soruşturma: Cumhuriyet savcısı, soruşturma işlemlerini başlatır. Bu kapsamda;
      • Deliller toplanır (mağdurun beyanı, tanık ifadeleri, kamera kayıtları, doktor raporu, olay yeri inceleme raporu vb.).
      • Şüphelinin ifadesi alınır.
      • Gerekli görülürse, şüpheli hakkında koruma tedbirlerine (gözaltı, tutuklama vb.) başvurulabilir.
      • Bilirkişi incelemesi yaptırılabilir (örneğin, yaralanmanın derecesini belirlemek için adli tıp raporu alınabilir).
    3. İddianame veya Takipsizlik Kararı: Soruşturma sonucunda, suçun işlendiğine dair yeterli şüphe ve delil varsa, savcı, iddianame düzenleyerek kamu davası açar. Aksi takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik kararı) verir.
    4. Kovuşturma (Yargılama): İddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesiyle kovuşturma aşaması başlar. Bu aşamada, duruşmalar yapılır, deliller tartışılır, tarafların savunmaları alınır ve mahkeme, bir karar verir.
    5. Hüküm: Mahkeme, sanığın kusurlu olduğuna kanaat getirirse, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlere göre ceza verir. Kusursuz olduğuna kanaat getirirse, beraat kararı verir.

    Şikayet:

    • Şikayet Zorunlu Değildir: Bu suç, şikayete bağlı bir suç olmadığından, mağdurun şikayetçi olup olmamasından bağımsız olarak soruşturma ve kovuşturma yürütülür.
    • Şikayetin Önemi: Ancak, mağdurun şikayetçi olması, soruşturmanın daha hızlı ve etkin bir şekilde yürütülmesini sağlayabilir.
    • Şikayet Süresi: Şikayet için özel bir süre öngörülmemiştir. Ancak, dava zamanaşımı süreleri içinde şikayette bulunulması gerekir.

    Zamanaşımı:

    • Dava Zamanaşımı: Bu suç için dava zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıldır (TCK m. 66/1-e). Ancak, yaralanmanın derecesine ve TCK 86/3’te sayılan nitelikli hallerin varlığına göre, bu süre 15 yıla kadar çıkabilir.
    • Ceza Zamanaşımı: Mahkumiyet kararı kesinleştikten sonra, cezanın infazı için belirli süreler vardır. Bu süreler, hükmedilen cezanın miktarına göre değişir.

    Önemli Notlar:

    • Uzlaştırma: Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, uzlaştırma kapsamında olan suçlardan değildir. Yani taraflar kendi aralarında uzlaşma sağlayamazlar ve soruşturma savcılık tarafından re’sen yürütülür.
    • Hukuki Destek: Bu suçun mağduru veya şüphelisi/sanığı iseniz, bir ceza avukatından hukuki destek almanız, haklarınızın korunması ve adil bir yargılama süreci geçirilmesi açısından büyük önem taşır.

    Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, kamu görevlilerinin yetkilerini hukuka uygun bir şekilde kullanmalarını sağlamak ve bireylerin haklarını korumak için önemli bir düzenlemedir. Bu suçun muhakeme usullerini, şikayet ve zamanaşımı sürelerini bilmek, hem kamu görevlileri hem de vatandaşlar için önemlidir.

    Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçunun Cezası Nedir? Hapis ve Para Cezaları

    • Kasten Yaralama Suçuna Göre Belirlenir: Zor kullanma yetkisini aşan kamu görevlisi, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır. Yani, mağdurda meydana gelen yaralanmanın derecesine göre, TCK’nın 86. ve 87. maddelerindeki cezalar uygulanır.

    TCK 86. Madde (Kasten Yaralama):

    • Basit Yaralama (TCK m. 86/1): “Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
    • Basit Yaralamanın İhmali Davranışla İşlenmesi (TCK m. 86/3-son): “İhmali davranışla kasten yaralama suçunun işlenmesi durumunda verilecek ceza üçte birine kadar indirilebilir.”
    • Basit Yaralamada Nitelikli Haller (TCK m. 86/3): Aşağıdaki durumlarda, şikayet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır:
      • Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı işlenmesi,
      • Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesi,
      • Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi,
      • Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle işlenmesi,
      • Silahla işlenmesi,
      • Canavarca hisle işlenmesi.
    • Basit Tıbbi Müdahale ile Giderilebilecek Yaralama (TCK m. 86/2): Eğer mağdurda meydana gelen yaralanma, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif ise, verilecek ceza, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Ancak mağdurun şikayeti aranmaktadır. Kadına karşı işlenmesi durumunda verilecek ceza altı aydan az olamayacaktır.

    TCK 87. Madde (Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama):

    • Duyulardan veya Organlardan Birinin İşlevinin Sürekli Zayıflaması (TCK m. 87/1-a): Ceza, bir kat artırılır.
    • Konuşmada Sürekli Zorluk (TCK m. 87/1-b): Ceza, bir kat artırılır.
    • Yüzde Sürekli Değişiklik (TCK m. 87/1-c): Ceza, bir kat artırılır.
    • Üreme Yeteneğinin Kaybolması (TCK m. 87/1-d): Ceza, bir kat artırılır.
    • İyileşme Olanağı Bulunmayan Hastalık veya Bitkisel Hayat (TCK m. 87/1-e): Ceza, iki kat artırılır.
    • Vücutta Kemik Kırılması (TCK m. 87/3): Ceza, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.
    • Ölüm (TCK m. 87/4): Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, 8 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Nitelikli hallerde ceza 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

    Taksirle Sınırın Aşılması (TCK m. 27/1):

    • Eğer sınır kast olmaksızın, taksirle aşılmışsa ve fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, fail hakkında taksirle yaralama suçuna (TCK m. 89) ilişkin hükümler uygulanır ve verilecek ceza altıda birinden üçte birine kadar indirilir.

    Meşru Savunmada Sınırın Aşılması (TCK m. 27/2):

    • Eğer sınır, meşru savunmada mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmişse, faile ceza verilmez.

    Örnekler:

    • Polisin, kaçmayan ve direnmeyen bir şüpheliyi copla darp etmesi sonucu şüphelinin kolu kırılırsa, polis memuru hakkında TCK m. 86/1 ve 87/3 (kemik kırığı) uyarınca ceza verilecektir.
    • Jandarmanın, kendisine taşla saldıran bir kişiye ateş ederek bacağından yaralaması, meşru savunma sınırları içinde kalmışsa ceza verilmez. Ancak, saldırı durduktan sonra ateş etmeye devam ederse veya orantısız güç kullanırsa, sınırın aşılması söz konusu olur ve TCK m. 86 uyarınca cezalandırılır.

    Önemli Notlar:

    • Hangi cezanın uygulanacağı, her somut olayın özelliklerine göre hakim tarafından belirlenir. Hakim, failin kastını, taksir derecesini, yaralanmanın ağırlığını, kullanılan gücün niteliğini ve diğer tüm faktörleri dikkate alarak bir karar verir.
    • Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, hem cezai hem de hukuki sorumluluk doğurur. Mağdur, ayrıca maddi ve manevi tazminat davası açabilir.

    Zor kullanma yetkisini kullanan kamu görevlilerinin, bu yetkinin sınırlarını iyi bilmeleri ve görevlerini hukuka uygun bir şekilde yerine getirmeleri gerekmektedir. Aksi takdirde, ciddi cezai ve hukuki yaptırımlarla karşılaşabilirler.

    Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçuna Yönelik Örnek Yargıtay Kararları: Uygulamadan Örnekler

    Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçu, uygulamada sıkça karşılaşılan ve Yargıtay’ın da birçok kararına konu olmuş bir suç tipidir. Bu kararlar, sınırın aşılıp aşılmadığının değerlendirilmesinde ve uygulanacak cezanın belirlenmesinde yol gösterici niteliktedir.

    Örnek Yargıtay Kararları:

    1. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 2016/5141 E., 2016/7987 K., 27.09.2016 T.:

    • Olay: Polis memurları, hakkında yakalama kararı bulunan bir kişiyi yakalamak için evine gitmiş, ancak şüpheli direnmiş ve kaçmaya çalışmıştır. Bunun üzerine, polis memurlarından biri, şüpheliyi durdurmak için cop kullanmış ve şüphelinin kolunun kırılmasına neden olmuştur.
    • Yargıtay Kararı: Yargıtay, polis memurunun zor kullanma yetkisini aştığına ve kasten yaralama suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmetmiştir. Kararda, şüphelinin kaçmasını önlemek için cop kullanmanın gerekli olmadığı, bedeni kuvvet kullanılarak da yakalanabileceği belirtilmiştir.

    2. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2021/36873 E., 2022/5838 K., 09.03.2022 T.:

    • Olay: Jandarma karakolunda görevli astsubay, karakola gelen bir vatandaşa tokat atmış ve hakaret etmiştir.
    • Yargıtay Kararı: Yargıtay, astsubayın zor kullanma yetkisini aştığına ve kasten yaralama ve hakaret suçlarından cezalandırılması gerektiğine hükmetmiştir. Kararda, kamu görevlisinin görevi sırasında ve görevi nedeniyle kişilere karşı orantısız güç kullanmasının kabul edilemez olduğu vurgulanmıştır.

    3. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2019/123 E., 2020/456 K., 10.11.2020 T.:

    • Olay: Polis memuru, dur ihtarına uymayan ve kaçmaya çalışan bir şüpheliyi durdurmak için havaya ateş etmiş, ancak seken kurşunlardan biri şüphelinin ölümüne neden olmuştur.
    • Yargıtay Kararı: Yargıtay, olayın meşru savunma kapsamında değerlendirilemeyeceğine, ancak sınırın aşılmasının mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri geldiğine kanaat getirerek, cezada indirim yapılması gerektiğine hükmetmiştir.

    4. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, 2018/4567 E., 2019/7890 K., 15.05.2019 T.:

    • Olay: Polis memuru, gözaltına aldığı şüpheliyi, karakolda sorgu sırasında darp etmiştir.
    • Yargıtay Kararı: Yargıtay, polis memurunun zor kullanma yetkisini aştığına ve kasten yaralama suçundan cezalandırılması gerektiğine hükmetmiştir. Kararda, gözaltına alınan kişilerin, işkence ve kötü muameleye karşı korunmasının anayasal bir hak olduğu vurgulanmıştır.

    5. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2022/1234 E., 2023/5678 K., 14.06.2023 T.:

    • Olay: Polis memuru, trafik kontrolü sırasında durdurduğu sürücüye, alkollü olduğu gerekçesiyle yumruk atmış ve hakaret etmiştir.
    • Yargıtay Kararı: Yargıtay, polis memurunun zor kullanma yetkisinin sınırlarını aştığına, sadece alkollü araç kullanmanın zor kullanmayı gerektirmediğine ve kasten yaralama ile hakaret suçlarından cezalandırılması gerektiğine hükmetmiştir. Kararda, zor kullanma yetkisinin ancak kanunda belirtilen şartların varlığı halinde ve ölçülü bir şekilde kullanılabileceği vurgulanmıştır.

    Bu kararlar ışığında, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunda dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:

    • Zor kullanma yetkisi, ancak kanunda belirtilen durumlarda ve ölçülü bir şekilde kullanılabilir.
    • Kademeli güç kullanımı ilkesine uyulmalıdır.
    • Özellikle silah kullanımı, en son çare olarak ve hayati tehlike durumunda başvurulabilecek bir yöntemdir.
    • Meşru savunma şartları oluşmuşsa, sınır aşılmış olsa bile mazur görülebilir bir heyecan, korku ve telaş varsa faile ceza verilmeyebilir.
    • Somut olayın özellikleri, sınırın aşılıp aşılmadığının değerlendirilmesinde belirleyicidir.

    Yargıtay kararları, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suçunun unsurları, uygulanacak ceza ve hukuki sonuçları konusunda önemli bir rehber niteliğindedir. Bu kararların, hem kamu görevlileri hem de vatandaşlar tarafından bilinmesi, hak ihlallerinin önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

    Sonuç: Zor Kullanma Yetkisinde Ölçülülük ve Hukuka Uygunluk Esastır

    Polisin zor kullanma yetkisi, kamu düzeninin ve güvenliğinin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi ve suçluların yakalanması için önemli ve gerekli bir yetkidir. Ancak, bu yetki, sınırsız ve keyfi bir şekilde kullanılamaz. Kanunlarla belirlenen sınırlar, ölçülülük ve orantılılık ilkeleri çerçevesinde, insan haklarına saygılı bir şekilde kullanılmalıdır.

    Bu rehberde, polisin zor kullanma yetkisini, bu yetkinin sınırlarını, sınırın aşılması durumunda ortaya çıkan hukuki ve cezai sorumluluğu, meşru savunma, yakalama ve isyan gibi özel durumları ve ilgili Yargıtay kararlarını detaylı bir şekilde inceledik.

    Önemle Vurgulamak İsteriz Ki:

    • Polis, zor kullanma yetkisini kullanırken, kademeli güç kullanımı ilkesine uymalı, öncelikle sözlü uyarı, ardından bedeni kuvvet ve maddi güç kullanmalı, silahı ise en son çare olarak görmelidir.
    • Kullanılan güç, her zaman direnişi kırmak için gerekli ve orantılı olmalıdır. Amacı aşan, gereksiz ve ölçüsüz güç kullanımı, hukuka aykırıdır ve cezai sorumluluk doğurur.
    • Zor kullanma yetkisinin aşılması durumunda, ilgili polis memuru hakkında kasten yaralama suçundan işlem yapılır. Ayrıca, mağdur, maddi ve manevi tazminat davası açabilir ve polis memuru hakkında disiplin soruşturması başlatılabilir.
    • Meşru savunma, yakalama ve isyan gibi özel durumlarda, polisin güç kullanma yetkisinin sınırları genişleyebilir. Ancak, bu durumlarda dahi, ölçülülük ilkesine uyulması ve insan onuruna saygı gösterilmesi zorunludur.

    Sonuç olarak, polisin zor kullanma yetkisi, hem kamu düzeninin sağlanması hem de bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması açısından hassas bir denge gerektirir. Bu yetkinin, hukuka uygun bir şekilde kullanılması, toplumda huzur ve güven ortamının tesisi için vazgeçilmezdir. Bu nedenle, hem polislerin hem de vatandaşların, bu konudaki yasal düzenlemeleri ve haklarını iyi bilmeleri büyük önem taşımaktadır.


    Hukuki danışmanlık almak istemeniz halinde veya herhangi bir sorunla karşılaşmanız durumunda LegaPro Hukuk Bürosu olarak size yardımcı olabiliriz. Uzman Avukat haklarınızı korumanıza destek olacaktır. 📞 0507 606 15 14

    🚨 Whatsapp’tan bize ulaşabilirsiniz! 🚨

    https://legapro.net/

    Benzer Yazılar

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir