İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
İstanbul Sözleşmesi Nedir? Neden Önemlidir ve Türkiye’nin Çekilme Kararı Ne Anlama Geliyor
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en yıkıcı sonuçlarından biri olan kadına karşı şiddet, bireysel ve toplumsal yaşamı derinden etkileyen önemli bir sorundur. Bu sorunun önlenmesi ve şiddet mağdurlarının korunması amacıyla 2011 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi, uluslararası alanda önemli bir adım olarak kabul edilir. Ancak, Türkiye’nin 2021 yılında sözleşmeden çekilme kararı, kadın hakları savunucuları ve ilgili kuruluşlar tarafından endişeyle karşılandı.
İstanbul Sözleşmesi Nedir?
Resmi adıyla “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddeti önleme, koruma ve mücadele konularında kapsamlı bir uluslararası sözleşmedir. Sözleşme, şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması, faillerin cezalandırılması ve kadına yönelik şiddetle mücadele için uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi gibi konularda taraf devletlere yükümlülükler getirir.
İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi:
- Kadına Karşı Şiddetle Mücadele: Sözleşme, kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önleme, koruma ve mücadele konularında kapsamlı bir çerçeve sunar.
- Hukuki Çerçeve: Taraf devletlerin, kadına karşı şiddeti önlemek ve cezalandırmak için gerekli yasal düzenlemeleri yapmalarını zorunlu kılar.
- Mağdur Koruma: Şiddet mağduru kadınlara ve çocuklara destek hizmetleri sağlanması, sığınma evleri kurulması gibi koruyucu tedbirleri öngörür.
- Farkındalık Yaratma: Toplumda kadına karşı şiddet konusunda farkındalık yaratmayı ve toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini geliştirmeyi amaçlar.
- Uluslararası İşbirliği: Kadına karşı şiddetle mücadelede uluslararası işbirliğini teşvik eder.
Türkiye’nin Çekilme Kararı ve Sonuçları:
Türkiye, 2021 yılında Cumhurbaşkanı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini açıkladı. Bu karar, kadın hakları savunucuları ve uluslararası toplum tarafından büyük tepkiyle karşılandı. Çekilme kararının, kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir geri adım olduğu ve kadınların güvenliğini riske attığı ifade edildi.
Sonuç olarak:
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir uluslararası belge olmasına rağmen, Türkiye’nin çekilme kararı tartışmaları beraberinde getirdi. Kadın hakları savunucuları, sözleşmenin sağladığı koruma ve güvencelerin önemini vurgulayarak, Türkiye’nin sözleşmeye tekrar taraf olması gerektiğini savunuyorlar.
Kadına Karşı Şiddetin Hukuki Mücadelesi: İstanbul Sözleşmesi Nedir?
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele amacıyla Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan uluslararası bir insan hakları sözleşmesidir. Resmi adı “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan bu belge, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’nin Amacı
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması, faillerin cezalandırılması ve şiddetin kökünün kazınması için kapsamlı bir çerçeve sunar. Sözleşme, kadına karşı şiddeti insan hakları ihlali olarak tanımlar ve devletlere bu konuda önemli yükümlülükler getirir.
İstanbul Sözleşmesi’nin İçeriği
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetin önlenmesi, kovuşturulması ve mağdurların korunması için bir dizi önlem öngörür. Bunlar arasında:
- Önleme: Eğitim, farkındalık kampanyaları ve diğer önleyici tedbirler aracılığıyla kadına karşı şiddetin önlenmesi.
- Koruma: Şiddet mağduru kadınlar için sığınma evleri, danışmanlık hizmetleri ve hukuki yardım gibi destek mekanizmalarının oluşturulması.
- Kovuşturma: Kadına karşı şiddet suçlarının etkin bir şekilde soruşturulması ve faillerin cezalandırılması.
- İzleme ve Değerlendirme: Sözleşmenin uygulanmasının izlenmesi ve değerlendirilmesi için bir mekanizmanın kurulması.
İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle mücadelede uluslararası bir standart oluşturması açısından büyük önem taşımaktadır. Sözleşme, devletlere kadına karşı şiddeti önlemek ve mücadele etmek için somut adımlar atma konusunda bağlayıcı yükümlülükler getirir.
Türkiye ve İstanbul Sözleşmesi
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülkelerden biri olmuş ve 2012 yılında onaylamıştır. Ancak, 20 Mart 2021 tarihinde Türkiye, sözleşmeden çekildiğini açıklamıştır. Bu karar, kadın hakları savunucuları ve uluslararası toplum tarafından büyük tepkiyle karşılanmıştır.
Sonuç
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir adımdır. Sözleşmenin etkin bir şekilde uygulanması, kadınların şiddetten korunması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için kritik öneme sahiptir.
İstanbul Sözleşmesi: Kadınları Şiddete Karşı Koruyan Uluslararası Bir Kalkan
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve faillerin cezalandırılması amacıyla oluşturulmuş uluslararası bir sözleşmedir. Resmi adıyla “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan bu belge, kadınların insan haklarını koruma ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama yolunda önemli bir adımdır.
İstanbul Sözleşmesi’nin Amacı:
Sözleşme, “4P Yöntemi” ile kadına karşı şiddetle mücadelede kapsamlı bir yaklaşım benimser:
- Önleme (Prevention): Şiddetin önlenmesi için eğitim, farkındalık kampanyaları ve yasal düzenlemeler gibi önleyici tedbirler alınmasını öngörür.
- Koruma (Protection): Şiddet mağduru kadınlara ve çocuklara destek hizmetleri, sığınma evleri, hukuki yardım ve danışmanlık gibi koruyucu tedbirler sunulmasını hedefler.
- Cezalandırma (Prosecution): Şiddet faillerinin etkili bir şekilde soruşturulmasını, yargılanmasını ve cezalandırılmasını sağlar.
- Bütüncül Politikalar (Integrated Policies): Kadına karşı şiddetle mücadelede, tüm ilgili kurum ve kuruluşların işbirliği içinde çalışmasını ve bütüncül politikalar geliştirmesini teşvik eder.
İstanbul Sözleşmesi’nin Kapsamı:
İstanbul Sözleşmesi, kadınları orantısız bir şekilde etkileyen her türlü şiddet eylemini kapsar. Bu kapsamda;
- Fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet
- Cinsel taciz ve saldırı
- Zorla evlendirme
- Kadın sünneti
- Taciz amaçlı takip
- Kürtaj ve kısırlaştırmaya zorlama gibi eylemler yer alır.
Sözleşme, bu şiddet türlerinin hem özel hem de kamusal alanda gerçekleşmesini engellemeyi ve mağdurları korumayı amaçlar.
İstanbul Sözleşmesi, kadınları aşağıdaki şekillerde korur:
1. Şiddetin Önlenmesi:
- Farkındalık Yaratma: Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet konusunda farkındalık yaratmayı amaçlayan eğitim programları, kampanyalar ve projeler düzenlenmesini teşvik eder.
- Risk Değerlendirmesi: Şiddet riski taşıyan durumları belirlemek ve önleyici tedbirler almak için risk değerlendirme mekanizmaları oluşturulmasını öngörür.
- Destek Hizmetleri: Şiddet mağduru kadınlara danışmanlık, hukuki yardım, sığınma evi gibi destek hizmetleri sunulmasını sağlar.
2. Şiddetin Kovuşturulması:
- Etkili Soruşturma ve Yargılama: Kadına yönelik şiddet suçlarının etkin bir şekilde soruşturulması ve yargılanması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasını ve uygulanmasını zorunlu kılar.
- Caydırıcı Cezalar: Şiddet suçlarına ilişkin caydırıcı cezaların verilmesini ve uygulanmasını sağlar.
- Mağdurun Korunması: Şiddet mağduru kadınların yargı sürecinde korunmasını ve desteklenmesini amaçlar.
3. Şiddet Mağdurlarının Korunması:
- Koruma Tedbirleri: Şiddet mağduru kadınların korunması için uzaklaştırma kararı, elektronik kelepçe gibi tedbirlerin alınmasını öngörür.
- Sığınma Evleri: Şiddet mağduru kadınların ve çocukların güvenli bir ortamda barınmasını sağlamak için sığınma evlerinin kurulmasını ve işletilmesini destekler.
- Tazminat Hakkı: Şiddet mağduru kadınların maddi ve manevi tazminat talep etme hakkını güvence altına alır.
4. Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Teşvik Edilmesi:
- Eğitim ve Farkındalık: Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitim verilmesini ve toplumsal farkındalığın artırılmasını destekler.
- Kadınların Güçlendirilmesi: Kadınların ekonomik, sosyal ve siyasal hayata katılımını artırmaya yönelik politikaların geliştirilmesini teşvik eder.
- Ayrımcılıkla Mücadele: Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlar.
5. Uluslararası İşbirliği:
- Bilgi ve Deneyim Paylaşımı: Kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda uluslararası işbirliğini ve bilgi paylaşımını teşvik eder.
- Ortak Projeler: Farklı ülkeler arasında ortak projeler yürütülerek şiddetle mücadelenin etkinliğinin artırılmasını hedefler.
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi, korunması ve kovuşturulması için kapsamlı bir hukuki çerçeve sunar. Sözleşmenin etkin bir şekilde uygulanması, kadınların şiddetten korunması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için kritik öneme sahiptir.
İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi:
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle mücadelede uluslararası bir standart oluşturarak, kadınların insan haklarını ve güvenliğini koruma altına alır. Sözleşme, şiddetin sadece bir hukuk sorunu değil, aynı zamanda toplumsal bir sorun olduğunu kabul ederek, şiddetin kökenlerine inmeyi ve toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele etmeyi hedefler.
Türkiye’nin Çekilme Kararı:
Türkiye, 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke olmasına rağmen, 2021 yılında Cumhurbaşkanı kararıyla sözleşmeden çekildi. Bu karar, kadın hakları savunucuları tarafından büyük tepkiyle karşılandı ve kadınların korunmasına yönelik önemli bir adımın geriye atılması olarak değerlendirildi.
Sonuç:
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir araçtır ve kadınların insan haklarını korumak için uluslararası bir çerçeve sunar. Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi, kadınların güvenliği ve hakları konusunda endişeleri artırmış olsa da, sözleşmenin önemi ve etkisi hala devam etmektedir.
İstanbul Sözleşmesi ve Uluslararası Sözleşmelerin Normlar Hiyerarşisindeki Yeri
İstanbul Sözleşmesi’nin önemi, sadece içeriğiyle sınırlı değildir. Aynı zamanda, uluslararası sözleşmelerin Türk hukuk sistemindeki normlar hiyerarşisinde sahip olduğu üstün konumdan da kaynaklanmaktadır.
Anayasa Madde 90 ve Uluslararası Sözleşmeler
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90. maddesi, usulüne uygun olarak yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmaların, iç hukuktaki kanunlarla aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda öncelikli olarak uygulanacağını belirtir. Bu durum, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası antlaşmaların, iç hukuktaki kanunlardan daha üstün bir konumda olduğunu gösterir.
Temel Hak ve Özgürlüklerin Korunması
Anayasa’nın bu hükmü, temel hak ve özgürlüklerin korunmasına büyük önem verdiğini ve bu konuda hiçbir istisnaya izin vermediğini gösterir. Uluslararası sözleşmelerin iç hukuka öncelikli olarak uygulanması, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin daha etkin bir şekilde korunmasını sağlar.
İstanbul Sözleşmesi’nin Konumu
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin hükümler içermesi nedeniyle temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilir. Bu nedenle, sözleşme Türkiye tarafından onaylandığı ve yürürlüğe girdiği sürece, iç hukuktaki kanunlardan daha üstün bir konuma sahipti.
Sonuç
İstanbul Sözleşmesi’nin uluslararası sözleşmelerin normlar hiyerarşisindeki yeri, sözleşmenin önemini ve etkisini artıran bir faktördür. Sözleşme, Türkiye’nin taraf olduğu süre boyunca, kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir hukuki dayanak oluşturmuştur. Ancak, Türkiye’nin sözleşmeden çekilme kararı, bu hukuki dayanağı ortadan kaldırmış ve kadın hakları savunucuları tarafından eleştirilmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’nin Taraf Devletlere Yüklediği Yasal Yükümlülükler: Kadına Karşı Şiddetle Mücadelede Kapsamlı Bir Çerçeve
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve faillerin cezalandırılması amacıyla taraf devletlere bir dizi yasal yükümlülük getirir. Bu yükümlülükler, “4P Yöntemi” olarak adlandırılan önleme, koruma, cezalandırma ve bütüncül politikalar üzerine kuruludur.
1. Önleme Yükümlülüğü:
- Şiddetin Önlenmesi İçin Tedbirler: Taraf devletler, kadına yönelik her türlü şiddet eylemini ve girişimini önlemek için gerekli yasal ve diğer tedbirleri almalıdır.
- Sivil Toplum Kuruluşlarının Desteklenmesi: Kadına karşı şiddetle mücadele eden sivil toplum kuruluşlarının kurulması teşvik edilmeli ve bu kuruluşlara destek sağlanmalıdır.
- Toplumsal Cinsiyet Eşitliği: Taraf devletler, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için politikalar geliştirmeli ve ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atmalıdır.
2. Koruma Yükümlülüğü:
- Mağdurlara Destek Hizmetleri: Şiddet mağduru kadınlara ve çocuklara 7/24 ulaşılabilecek telefon destek hatları, sığınma evleri, danışmanlık ve hukuki yardım gibi destek hizmetleri sağlanmalıdır.
- Çocukların Korunması: Şiddete tanık olan veya maruz kalan çocukların korunması için özel tedbirler alınmalıdır.
- Sağlık Hizmetleri: Cinsel şiddet mağdurlarına tıbbi ve psikolojik destek sağlanmalıdır.
- Bilgilendirme: Mağdurlar, hakları ve başvurabilecekleri kurumlar hakkında bilgilendirilmelidir.
3. Cezalandırma Yükümlülüğü:
- Etkili Soruşturma ve Yargılama: Taraf devletler, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet suçlarını etkili bir şekilde soruşturmalı, failleri yargılamalı ve cezalandırmalıdır.
- Caydırıcı Cezalar: Şiddet suçlarına ilişkin caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.
- Tazminat: Mağdurların uğradığı zararların tazmini için hukuki yollar sağlanmalıdır.
4. Bütüncül Politikalar Yükümlülüğü:
- Kurumlar Arası İşbirliği: Kadına karşı şiddetle mücadelede tüm ilgili kurum ve kuruluşlar (adalet, sağlık, eğitim, sosyal hizmetler vb.) arasında işbirliği sağlanmalıdır.
- Eğitim ve Farkındalık: Şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliği konularında eğitim ve farkındalık çalışmaları yapılmalıdır.
- Veri Toplama ve Analiz: Kadına karşı şiddet vakalarının izlenmesi ve değerlendirilmesi için veri toplama ve analiz sistemleri kurulmalıdır.
Gerekli Titizlik Yükümlülüğü:
İstanbul Sözleşmesi, taraf devletlere kadına karşı şiddetle mücadelede “gerekli titizliği” gösterme yükümlülüğü getirir. Bu, devletlerin şiddeti önlemek, mağdurları korumak ve failleri cezalandırmak için gerekli tüm tedbirleri alması gerektiği anlamına gelir.
Sonuç:
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle mücadelede uluslararası bir standart oluşturarak, kadınların insan haklarını ve güvenliğini koruma altına alır. Sözleşme, taraf devletlere kadınların şiddetten korunması için kapsamlı bir hukuki çerçeve ve yol haritası sunar.
İstanbul Sözleşmesi İzleme Komitesi (GREVIO) Ne Demek?
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede belirlenen hedeflere ulaşılması ve devletlere yüklenen sorumlulukların yerine getirilmesinin, bağımsız bir izleme mekanizmasıyla mümkün olacağı düşüncesinden hareketle bir izleme komitesi kurulmasını öngörmüştür. Bu komite, “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetle Mücadele Uzman Grubu” anlamına gelen GREVIO kısaltmasıyla bilinir.
GREVIO’nun Oluşumu ve Görevleri
GREVIO, İstanbul Sözleşmesi’nin 66. maddesinde belirtildiği gibi, cinsiyet ve coğrafi bölge açısından dengeli dağılıma sahip, en az 10 en fazla 15 üyeden oluşur. Üyeler, insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet konularında uzman, bağımsız ve tarafsız kişiler arasından seçilir.
GREVIO’nun temel görevleri şunlardır:
- Değerlendirme Raporları Hazırlamak ve Yayınlamak: Sözleşmeye taraf olan ülkelerin, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele kapsamında aldıkları yasal ve diğer önlemleri değerlendiren raporlar hazırlar ve yayınlar.
- Soruşturma Yapma Yetkisi: Kadına yönelik büyük çapta ve sürekli şiddet vakalarında, GREVIO üyeleri aracılığıyla soruşturma başlatabilir. Gerekli görüldüğünde ve ilgili ülkenin rızası alınarak soruşturma kapsamında ülkeye ziyaretler de düzenleyebilir.
- Genel Tavsiyelerde Bulunma: Sözleşmenin uygulanmasına ilişkin genel tavsiyelerde bulunarak devletlere yol gösterir.
GREVIO’nun Önemi
GREVIO, İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için kilit bir role sahiptir. Bağımsız bir izleme mekanizması olarak, devletlerin sözleşme yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğini denetler ve gerektiğinde uyarılarda bulunur. Bu sayede, kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası işbirliği ve dayanışmanın güçlenmesine katkı sağlar.
İstanbul Sözleşmesi’nde Kadına Yönelik Şiddetin Tanımı: Kapsamlı ve Net Bir Yaklaşım
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve mücadelesi konusunda uluslararası bir standart belirleyen önemli bir belgedir. Sözleşmenin etkin bir şekilde uygulanabilmesi için, öncelikle kadına yönelik şiddet kavramının net bir şekilde tanımlanması gerekmektedir.
İstanbul Sözleşmesi Madde 3-a’ya Göre Kadına Yönelik Şiddet:
İstanbul Sözleşmesi’nin 3. maddesinin (a) bendinde, kadına yönelik şiddet şu şekilde tanımlanır:
“Kadınlara karşı bir insan hakkı ihlali ve ayrımcılık anlamına gelir ve bu terimden ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm eylemler, bu tür eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün keyfi olarak yoksun bırakılması anlaşılır.”
Bu Tanımın Önemi:
İstanbul Sözleşmesi’ndeki bu tanım, kadına yönelik şiddeti sadece fiziksel şiddetle sınırlamaz. Aynı zamanda psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddeti de kapsayarak, kadına yönelik şiddetin çok boyutlu bir sorun olduğunu vurgular. Bu geniş kapsamlı tanım, şiddetin farklı tezahürlerini de içine alarak, kadınların maruz kaldığı her türlü şiddet eyleminin önlenmesi ve cezalandırılması için yasal bir zemin oluşturur.
Toplumsal Cinsiyet Temelli Şiddet:
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayanan bir ayrımcılık biçimi olarak tanımlar. Bu yaklaşım, şiddetin sadece bireysel bir sorun olmadığını, aynı zamanda toplumsal yapı ve kültürel normlarla da bağlantılı olduğunu vurgular.
Sonuç:
İstanbul Sözleşmesi’ndeki kadına yönelik şiddet tanımı, kapsamlı ve net bir yaklaşım sunarak, kadınların her türlü şiddetten korunması ve şiddetle mücadele için etkili politikaların geliştirilmesi amacını taşır. Bu tanım, sadece fiziksel şiddeti değil, aynı zamanda psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddeti de içine alarak, kadınların maruz kaldığı tüm şiddet türlerinin önlenmesi ve cezalandırılması için yasal bir zemin oluşturur.
İstanbul Sözleşmesi’nde Aile İçi Şiddet Ne Demektir?
İstanbul Sözleşmesi’nin 3. maddesinin (b) bendine göre aile içi şiddet, failin mağdurla aynı ikametgahı paylaşıp paylaşmadığına veya daha önce paylaşıp paylaşmadığına bakılmaksızın;
- Aile içinde veya
- Aile biriminde veya
- Mevcut veya daha önceki eşler arasında veya
- Birlikte yaşayan bireyler arasında
meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemlerini kapsar.
Önemli Noktalar:
- Fail ve mağdur aynı evde yaşamıyor olabilir: Aile içi şiddet, sadece aynı çatı altında yaşayan kişiler arasında değil, aynı zamanda eski eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında da yaşanabilir.
- Şiddetin türü önemlidir: Aile içi şiddet, fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddeti içerir.
- Mağdur kadın veya erkek olabilir: Sözleşme, mağduru “kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet davranışlarına maruz kalan herhangi bir şahıs” olarak tanımlar. Bu, hem kadınları hem de erkekleri kapsar.
- 18 yaşından küçük kız çocukları da koruma altındadır: Sözleşme, “kadın” teriminin 18 yaşından küçük kız çocuklarını da kapsadığını belirtir.
İstanbul Sözleşmesi’nin aile içi şiddete ilişkin bu kapsamlı tanımı, şiddetin farklı biçimlerini ve mağdur olabilecek herkesi koruma altına almayı amaçlar.
İstanbul Sözleşmesi ve Şiddet Eylemleri: Taraf Devletlerin Yükümlülükleri ve Koruma Altına Alınan Haklar
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin tüm yönleriyle mücadele etmeyi amaçlayan kapsamlı bir uluslararası sözleşmedir. Sözleşme, sadece fiziksel şiddeti değil, aynı zamanda psikolojik, cinsel, ekonomik ve toplumsal cinsiyete dayalı her türlü şiddeti de kapsar. Taraf devletler, bu şiddet türlerinin her birine karşı etkili yaptırımlar uygulamakla yükümlüdür.
İstanbul Sözleşmesi’nin Yaptırım Öngördüğü Davranışlar:
- Şiddet: Fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik her türlü şiddet eylemi ve tehdidi sözleşme kapsamında yasaklanmıştır. Bu, toplumun her alanında, hem özel hem de kamusal yaşamda gerçekleşebilecek şiddeti içerir.
- Psikolojik Şiddet: Bir kişinin psikolojik bütünlüğünü zorlama, tehdit veya korkutma yoluyla bozmaya yönelik kasıtlı girişimler psikolojik şiddet olarak kabul edilir ve sözleşme ile yasaklanır.
- Taciz Amaçlı Takip (Stalking): Bir kişiyi korkutacak ve güvende hissetmesini engelleyecek şekilde tekrarlanan tehditkâr davranışlar, taciz amaçlı takip olarak tanımlanır ve sözleşme kapsamında suçtur.
- Fiziksel Şiddet: Bir kişiye karşı gerçekleştirilen her türlü fiziksel şiddet eylemi, sözleşme ile yasaklanmıştır. Bu, sadece kadınlara değil, aynı zamanda erkeklere ve çocuklara karşı da uygulanan fiziksel şiddeti içerir.
- Cinsel Saldırı Dahil Cinsel Şiddet: Cinsel saldırı, tecavüz, cinsel istismar gibi cinsel şiddet eylemleri sözleşme kapsamında suçtur ve failin eski eş, mevcut eş veya birlikte yaşanan kişi olması durumu da bu kapsamdadır.
- Zorla Evlendirme: Yetişkinlerin veya çocukların zorla evlendirilmesi veya evliliğe zorlamak amacıyla başka bir ülkeye götürülmesi sözleşme ile yasaklanmıştır.
- Kadın Sünneti: Kadın sünneti, kadınların cinsel organlarına zarar veren ve sağlık sorunlarına yol açan bir uygulamadır. Sözleşme, kadın sünnetini şiddet eylemi olarak kabul eder ve yasaklar.
- Zorla Kürtaj ve Zorla Kısırlaştırma: Kadınların rızası olmadan kürtaj veya kısırlaştırma işlemlerine maruz bırakılması sözleşme ile yasaklanmıştır.
- Cinsel Taciz: Bir kişinin onurunu zedelemek amacıyla veya böyle bir etki yaratarak yapılan, istenmeyen sözlü, sözsüz veya fiziksel cinsel davranışlar cinsel taciz olarak kabul edilir ve sözleşme ile yasaklanır.
Namus, Din, Töre veya Kültür Gerekçesiyle Şiddetin Kabul Edilmemesi:
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet suçlarının işlenmesinde namus, din, töre veya kültür gibi gerekçelerin kabul edilmemesini ve bu tür gerekçelerin ceza indirimi nedeni olarak kullanılmamasını öngörür.
Sonuç:
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede kapsamlı bir hukuki çerçeve sunar ve taraf devletlere bu suçlarla mücadele etmek için bir dizi yükümlülük getirir. Sözleşme, şiddetin her türüne karşı sıfır tolerans ilkesini benimser ve kadınların insan haklarının korunmasını hedefler.
İstanbul Sözleşmesi ile Şiddet Mağduru Kadınlara Sağlanan Hukuki Korumalar Nelerdir?
İstanbul Sözleşmesi, şiddet mağduru kadınlara ve bireylere yönelik koruma ve destek hizmetlerini kapsamlı bir şekilde düzenlemektedir. Sözleşmenin 4. bölümü, bu konuda hem genel hem de özel tedbirler öngörmektedir.
Genel Destek Hizmetleri:
- Madde 20: Taraf devletler, şiddet mağdurlarının başka bir şiddet eylemine maruz kalmasını engellemek amacıyla yasal düzenlemeler yapmakla yükümlüdür. Bu kapsamda, herkesin ulaşabileceği hukuki ve psikolojik danışmanlık hizmetleri, finansal yardım, konut sağlama, eğitim, öğretim ve iş bulma yardımı gibi destek hizmetleri sunulmalıdır.
Özel Koruma Tedbirleri ve Destek Hizmetleri:
- Madde 22: Uzman Destek Hizmetleri: Taraf devletler, şiddet mağduru kadınlara acil, kısa ve uzun vadeli uzman destek hizmetleri sağlamakla yükümlüdür. Bu hizmetler arasında tıbbi ve psikolojik destek, hukuki danışmanlık ve sosyal hizmetler yer alır.
- Madde 23: Barınaklar ve Koruma Evleri: Taraf devletler, özellikle şiddet mağduru kadın ve çocuklar için güvenli barınaklar ve koruma evleri sağlamakla yükümlüdür. Bu barınaklar, mağdurların temel ihtiyaçlarını karşılayacak ve güvenli bir ortam sunacak şekilde tasarlanmalıdır.
- Madde 24: Telefon Destek Hatları: Taraf devletler, şiddet mağdurlarının 7/24 ulaşabileceği telefon destek hatları oluşturmakla yükümlüdür. Bu hatlar aracılığıyla mağdurlar, psikolojik destek alabilir, hukuki danışmanlık alabilir ve acil durumlarda yardım talep edebilir.
- Madde 25: Cinsel Şiddet Mağdurlarına Yönelik Hizmetler: Taraf devletler, cinsel şiddet mağdurlarına özel destek hizmetleri sağlamakla yükümlüdür. Bu hizmetler arasında tıbbi ve adli muayenelerde travma desteği, danışmanlık hizmetleri ve kriz merkezleri veya cinsel şiddet sevk merkezleri yer alır.
- Madde 26: Çocuk Tanıkların Korunması: Taraf devletler, şiddet olaylarına tanık olan çocukların haklarını ve ihtiyaçlarını gözeterek gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu kapsamda, çocuklara psikolojik destek ve hukuki yardım sağlanması önemlidir.
- Madde 27: Şiddet Olaylarının Bildirilmesi: Taraf devletler, şiddet olaylarının yetkili makamlara bildirilmesini teşvik etmek için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. Bu sayede, şiddet mağdurları için erken müdahale ve koruma imkanı sağlanır.
İstanbul Sözleşmesi, şiddet mağduru kadınların ve çocukların korunması için kapsamlı bir hukuki çerçeve sunmaktadır. Sözleşmedeki bu hükümlerin etkin bir şekilde uygulanması, şiddetin önlenmesi ve mağdurların korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
İstanbul Sözleşmesi ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi: Devletlerin Sorumlulukları ve Bütüncül Politikalar
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti önleme ve mücadele amacıyla oluşturulmuş uluslararası bir sözleşmedir. Sözleşme, sadece mevcut şiddet olaylarına müdahale etmekle kalmaz, aynı zamanda şiddetin tekrarlanmasını önlemek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için kapsamlı önleyici tedbirler de öngörür.
Sözleşmenin Temel Amacı:
İstanbul Sözleşmesi’nin temel amacı, kadınların her türlü şiddete karşı korunması, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi, kadına karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması, kadınların güçlenmesi ve kadın-erkek eşitliğinin yaygınlaştırılmasıdır. Bu hedeflere ulaşmak için sözleşme, taraf devletlere bir dizi yasal yükümlülük getirir.
Taraf Devletlerin Yükümlülükleri:
- Zihniyet Değişikliği: Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı şiddet anlayışının değişmesi için farkındalık artırıcı kampanya ve programlar düzenlemek.
- Eğitim:
- Okul müfredatlarına toplumsal cinsiyet eşitliği, şiddetsiz iletişim, kadın hakları gibi konuları dahil etmek.
- Çocukların ve gençlerin şiddet konusunda bilinçlendirilmesini sağlamak.
- Şiddet mağdurlarına ve tanıklarına destek veren profesyonellere özel eğitimler vermek.
- Önleyici Müdahale ve Tedavi Programları:
- Şiddet mağdurlarına yönelik danışmanlık, psikolojik destek ve rehabilitasyon hizmetleri sunmak.
- Şiddet faillerinin yeniden suç işlemelerini engellemek için tedavi ve rehabilitasyon programları uygulamak.
- Koruma ve Destek Hizmetleri:
- 7/24 ulaşılabilecek telefon destek hatları kurmak.
- Kadın sığınma evleri ve danışma merkezleri açmak.
- Mağdurlara hukuki ve psikolojik destek sağlamak.
- Çocuklara yönelik koruma ve destek hizmetleri sunmak.
- Özel Sektör ve Medyanın Katılımı:
- Özel sektör ve medyanın, kadına karşı şiddeti önleme ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etme konusunda sorumluluk almasını sağlamak.
- Medyada kadınların olumlu temsilini teşvik etmek ve şiddeti özendiren yayınlardan kaçınmak.
Gerekli Titizlik İlkesi:
İstanbul Sözleşmesi, taraf devletlere kadına karşı şiddetle mücadelede “gerekli titizliği” gösterme yükümlülüğü getirir. Bu, devletlerin şiddeti önlemek, mağdurları korumak ve failleri cezalandırmak için gerekli tüm tedbirleri alması gerektiği anlamına gelir.
Sonuç:
İstanbul Sözleşmesi, kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir adımdır. Sözleşmedeki hükümler, sadece mevcut şiddeti önlemekle kalmaz, aynı zamanda gelecekte şiddetin tekrarlanmaması için toplumsal dönüşümü hedefler.
İstanbul Sözleşmesi’nde Zorunlu Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri Yasağı
Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri (ADR), günümüz hukuk sistemlerinde giderek daha yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. Arabuluculuk ve uzlaştırma gibi yöntemler, hızlı ve etkili çözümler sunabilmesi nedeniyle ceza hukuku ve medeni hukuk gibi alanlarda sıklıkla tercih edilmektedir. Türkiye’de de aile hukuku alanında zorunlu arabuluculuk uygulaması gündeme gelmiştir.
Ancak, İstanbul Sözleşmesi’nin 48. maddesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet vakalarında zorunlu alternatif uyuşmazlık çözüm süreçlerini açıkça yasaklamaktadır. Bu yasağın temel nedeni, şiddet mağdurlarının, özellikle de kadınların, bu tür süreçlerde faillerle eşit bir zeminde bulunamayacağı düşüncesidir.
Neden Zorunlu ADR Yasaklanmıştır?
Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet, genellikle güç dengesizliği ve eşitsizliğin olduğu bir ortamda gerçekleşir. Fail, genellikle güç ve kontrol sahibi olan tarafken, mağdur utanç, korku ve çaresizlik duyguları içinde olabilir. Bu nedenle, zorunlu ADR süreçleri, mağdurların maruz kaldıkları şiddeti daha da derinleştirebilir ve adaletin sağlanmasını engelleyebilir.
Zorunlu ADR süreçleri, mağdurların seslerini duyurmalarını, haklarını savunmalarını ve adalet arayışlarını zorlaştırabilir. Ayrıca, faillerin bu süreçleri manipüle ederek mağdurları baskı altına alması veya suçlarını hafifletmeye çalışması riski de bulunmaktadır.
İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi
İstanbul Sözleşmesi’nin 48. maddesi, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet mağdurlarının korunması için önemli bir güvence sağlamaktadır. Bu madde, mağdurların kendi istekleri dışında ADR süreçlerine zorlanmasını engelleyerek, onların adalet arayışlarını kolaylaştırmayı hedefler.
Sonuç
İstanbul Sözleşmesi’nin zorunlu ADR yasağı, kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede önemli bir adımdır. Bu yasağın amacı, mağdurların haklarını koruyarak adil ve eşitlikçi bir yargılama süreci sağlamaktır.
Şiddet Mağdurlarını Hukuktan Yoksun Bırakmak: Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilme Kararı
20 Mart 2021 tarihinde Türkiye, Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile ilk imzacısı olduğu ve adını verdiği İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini duyurdu. Bu karar, 1 Temmuz 2021’de yürürlüğe girdi ve hem ulusal hem de uluslararası alanda büyük tepkiyle karşılandı.
İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilme Kararının Nedenleri:
Resmi olarak açıklanan gerekçe, sözleşmenin aile yapısına zarar verdiği ve LGBTİ+ haklarını teşvik ettiği yönündeydi. Ancak, kadın hakları savunucuları ve hukukçular, bu gerekçelerin asılsız olduğunu ve kararın siyasi olduğunu savunmaktadır.
Kararın Etkileri:
- Hukuki Güvence Kaybı: İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede önemli bir hukuki çerçeve oluşturuyordu. Türkiye’nin çekilmesiyle birlikte, bu alandaki yasal güvencelerin zayıfladığı ve kadınların şiddete karşı daha savunmasız hale geldiği endişesi hakim.
- Toplumsal Tepkiler: Karar, kadın hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları tarafından büyük tepkiyle karşılandı. Birçok şehirde protesto gösterileri düzenlendi ve uluslararası alanda da Türkiye’ye yönelik eleştiriler arttı.
- Uluslararası İtibar Kaybı: Türkiye’nin sözleşmeden çekilmesi, uluslararası alanda insan hakları konusundaki itibarını zedeledi ve ülkenin uluslararası anlaşmalara bağlılığı konusunda soru işaretleri yarattı.
Çekilme Kararının Hukuki Boyutu:
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme şekli de hukuki tartışmalara neden oldu. Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile sözleşmeden çekilme, Anayasa’nın uluslararası anlaşmaların onaylanmasına ilişkin hükümlerine aykırı olduğu iddiasıyla yargıya taşındı. Ancak, Danıştay, Cumhurbaşkanı’nın bu konuda takdir yetkisinin olduğunu belirterek davayı reddetti.
Sonuç:
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, kadına karşı şiddetle mücadelede önemli bir geri adım olarak değerlendiriliyor. Kararın, kadınların güvenliğini ve haklarını olumsuz etkileyeceği endişesi hakim. Bu nedenle, kadın hakları savunucuları ve sivil toplum kuruluşları, Türkiye’nin sözleşmeye yeniden taraf olması için mücadelelerini sürdürüyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden Çıkma Kararına İlişkin Öne Sürülen Nedenler
İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kararının ardından hükümet ve bazı kesimler tarafından çeşitli gerekçeler öne sürülmüştür. Ancak bu gerekçelerin çoğu, sözleşmenin temel amacı olan kadına karşı şiddetin önlenmesi ve aile içi şiddetle mücadele ile doğrudan ilişkili değildir.
Hükümetin Gerekçeleri:
- Toplumsal Ayrışmaya Neden Olması: Sözleşmenin, toplumda farklı gruplar arasında ayrışmaya yol açtığı iddia edilmiştir. Ancak, sözleşme metni incelendiğinde, böyle bir ayrışmayı teşvik eden herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
- Toplumsal ve Ailevi Değerlerle Bağdaşmaması: Sözleşmenin, Türk toplumunun geleneksel değerlerine aykırı olduğu öne sürülmüştür. Ancak, sözleşme evrensel insan hakları ilkelerine dayanmaktadır ve hiçbir kültürel veya dini değere karşı değildir.
- Eşcinselliği Normalleştirmeye Çalışan Kesimler Tarafından Manipüle Edilmesi: Sözleşmenin, LGBTİ+ haklarını savunan gruplar tarafından kendi amaçları doğrultusunda kullanıldığı iddia edilmiştir. Ancak, sözleşme sadece kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadeleye odaklanmaktadır ve cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği ile ilgili herhangi bir hüküm içermemektedir.
Muhafazakâr Kesimlerin Gerekçeleri:
- Türk Aile Yapısına Tehdit Oluşturması: Sözleşmenin, Türk aile yapısına zarar verdiği ve aile içi ilişkileri bozduğu iddia edilmiştir. Ancak, sözleşmenin amacı tam tersine aile içi şiddeti önlemek ve aile bireylerinin haklarını korumaktır.
- LGBTİ+ Savunuculuğu Yapması: Sözleşmenin, LGBTİ+ haklarını teşvik ettiği ve bu nedenle Türk toplumunun değerlerine aykırı olduğu öne sürülmüştür. Ancak, sözleşme sadece kadına yönelik şiddetle mücadele etmeyi amaçlar ve cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği ile ilgili herhangi bir hüküm içermez.
- Erkeği Evden Uzaklaştırarak Ailenin Devamlılığını Sekteye Uğratması: Sözleşmenin, şiddet uygulayan erkeği evden uzaklaştırarak aileyi dağıttığı iddia edilmiştir. Ancak, sözleşme sadece şiddet mağdurlarını korumayı amaçlar ve şiddet uygulayan kişinin cezalandırılmasını öngörür.
Sonuç
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararına ilişkin öne sürülen gerekçelerin çoğu, sözleşmenin içeriği ve amacıyla uyuşmamaktadır. Bu gerekçeler, genellikle sözleşme hakkında yanlış bilgi ve ön yargılara dayanmaktadır. Sözleşmenin temel amacı olan kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve aile içi şiddetle mücadele yerine, sözleşmenin bazı kesimler tarafından hedef gösterildiği ve siyasi bir tartışma konusu haline getirildiği görülmektedir.
İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilme Kararının Ardından Yaşananlar: Hukuki ve Toplumsal Tepkiler
Türkiye’nin 2021 yılında İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, hem ulusal hem de uluslararası alanda geniş çaplı tepkilere ve hukuki mücadelelere yol açtı. Kadın hakları savunucuları, sivil toplum kuruluşları, hukukçular ve birçok kesim, bu kararın kadınların güvenliğini ve haklarını olumsuz etkileyeceği endişesiyle harekete geçti.
Karara Karşı Tepkiler:
- Barolar ve Kadın Hukuku Komisyonu: 77 il barosu ve Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu, çekilme kararının hukuka aykırı olduğunu ve sözleşmenin hala yürürlükte olduğunu belirten bir bildiri yayınladı.
- Kadın Örgütleri ve Protestolar: Kadın örgütleri, Türkiye’nin birçok şehrinde protesto gösterileri düzenleyerek karara tepki gösterdi.
- Siyasi Partiler ve STK’lar: Çeşitli siyasi parti temsilcileri ve sivil toplum kuruluşları (STK), İstanbul Sözleşmesi’nin önemini vurgulayan açıklamalar yaptı ve çekilme kararını kınadı.
- Uluslararası Tepkiler: Avrupa Konseyi Genel Sekreteri ve birçok Avrupa ülkesi, Türkiye’nin kararını eleştirerek kadına karşı şiddetle mücadelede geri adım olarak nitelendirdi.
Hukuki Mücadele:
- İptal Davaları: Ana muhalefet partisi ve diğer muhalefet partilerinin kadın kolları, siyasetçi Meral Akşener, barolar ve sendikalar, Cumhurbaşkanı kararının iptali için Danıştay’a başvurdu.
- Yürütmenin Durdurulması Talepleri: Davalarla birlikte, çekilme kararının uygulanmasının durdurulması için de talepte bulunuldu.
Kararın Uygulanması ve Sonrası:
Danıştay, açılan davalarda yürütmeyi durdurma taleplerini reddetti ve çekilme kararı 1 Temmuz 2021’de yürürlüğe girdi. Ancak, Danıştay savcıları, Cumhurbaşkanlığı kararının hukuka uygun olmadığı yönünde görüş bildirdi ve davaların esasına ilişkin karar henüz verilmedi.
Toplumsal Etkileri:
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, toplumda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda endişeleri artırdı. Kadın hakları savunucuları, kararın kadınların güvenliğini tehdit ettiğini ve şiddet faillerini cesaretlendirdiğini belirtiyorlar.
Sonuç:
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı, Türkiye’de kadın hakları ve şiddetle mücadele konusunda önemli bir tartışma başlattı. Hukuki mücadele devam ederken, kararın toplumsal etkileri de yakından takip ediliyor.
Sözleşmeden Çıkma Kararının İptali Davasında Danıştay Kararı
İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararnamesi’nin iptali için Danıştay’a açılan davalarda, Danıştay 10. Dairesi 2021/1747 Esas sayılı kararıyla davanın reddine ve yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar vermiştir.
Danıştay Kararının Gerekçesi:
Danıştay, kararında Anayasa’da uluslararası anlaşmaların iç hukuktaki kabul usulüne ve yerine ilişkin hükümler bulunduğunu ancak meclisin görevinin “uluslararası anlaşmaları uygun bulmak” olduğunu, onaylama ve yayımlama yetkisinin ise Cumhurbaşkanı’na ait olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, Anayasa’da uluslararası anlaşmaların feshine veya çıkılmasına ilişkin bir hüküm bulunmadığını ifade etmiştir.
Karşı Oy Gerekçesi:
Karara karşı çıkan üyeler ise, Anayasa’nın 104/17. maddesi gereğince Cumhurbaşkanı’nın temel hak ve özgürlüklere ilişkin konularda ve siyasi haklar ve ödevlere ilişkin konularda kararname çıkaramayacağını savunmuştur. İstanbul Sözleşmesi’nin de Anayasa’nın 90/1 maddesi gereğince çıkarılan bir kanunla kabul edildiği ve dolayısıyla “kanun hükmünde” olduğu belirtilerek, fesih işleminin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile değil, TBMM tarafından yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Karşı Oyda Vurgulanan Hukuki İlkeler:
Karşı oyda, kamu hukukunun genel ilkelerinden olan yetkide ve usulde paralellik ilkesi hatırlatılarak, bir işlemin hangi usulle yapıldıysa aynı usulle geri alınması gerektiği vurgulanmıştır. Bu nedenle, TBMM tarafından onaylanan bir uluslararası anlaşmanın feshinin de ancak TBMM tarafından yapılabileceği belirtilmiştir.
Sonuç:
Danıştay’ın kararı, İstanbul Sözleşmesi’nin feshi konusunda hukuki tartışmaları sona erdirmemiştir. Karşı oy gerekçesi, sözleşmenin feshinin usulüne uygun olmadığı ve TBMM’nin yetkisini aşan bir işlem olduğu yönündeki eleştirileri güçlendirmektedir. Bu karar, Türkiye’nin uluslararası hukuk ve insan hakları alanındaki yükümlülükleri açısından da tartışmalara neden olmuştur.
İstanbul Sözleşmesi Hakkında Merak Edilenler: Yasal Statüsü, İçeriği, Uygulama ve Daha Fazlası
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin önemli bir uluslararası sözleşmedir. Ancak, sözleşmenin yasal statüsü, içeriği ve uygulanması hakkında çeşitli sorular gündeme gelmektedir.
İstanbul Sözleşmesi Yasa mı?
İstanbul Sözleşmesi, uluslararası bir sözleşmedir ve Türkiye’nin de taraf olduğu bir anlaşmadır. Sözleşme, Türkiye’de kanun hükmünde kabul edilmiştir ve bu nedenle yasal bağlayıcılığı bulunmaktadır. Ancak, 2021 yılında Türkiye’nin sözleşmeden çekilme kararı almasıyla birlikte, sözleşmenin Türkiye’deki uygulanması ve etkileri tartışmalı hale gelmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’nde “Kadının Beyanı Esastır” Maddesi Var mı?
İstanbul Sözleşmesi’nde doğrudan “kadının beyanı esastır” şeklinde bir madde yer almasa da, sözleşmenin 5. maddesi, şiddet mağdurlarının beyanlarının dikkate alınması ve etkin bir soruşturma yürütülmesi gerektiğini vurgular. Bu, kadının beyanının önemli bir delil olarak kabul edilmesi ve şüpheyle yaklaşılmaması gerektiği anlamına gelir.
İstanbul Sözleşmesi Nasıl Yürürlüğe Girdi?
İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde imzaya açılmış ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, sözleşmeyi ilk imzalayan ülke olmuş ve 24 Kasım 2011’de parlamentoda onaylamıştır.
Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi Nedir?
İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan ve kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele konusunda uluslararası bir standart oluşturan bir sözleşmedir. Sözleşme, 45 Avrupa ülkesi ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmış ve 34 ülke tarafından onaylanmıştır.
Aile İçi Şiddetin Cezası Kaç Yıl?
Aile içi şiddet, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) farklı suç tipleri altında düzenlenmiştir. Bu nedenle, ceza miktarı şiddetin türüne ve ağırlığına göre değişir. Örneğin, basit yaralama suçunda 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası öngörülürken, kasten yaralama suçunda 2 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası verilebilir.
İstanbul Sözleşmesi Fesh Edildi mi?
Evet, Türkiye, 20 Mart 2021 tarihli bir Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini açıklamıştır. Bu karar, 1 Temmuz 2021’de yürürlüğe girmiştir.
GREVIO Ne Demek?
GREVIO (Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu), İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasını izlemek ve değerlendirmekle görevli bağımsız bir uzman grubudur.
İstanbul Sözleşmesi’nin Amacı Nedir?
İstanbul Sözleşmesi’nin amacı, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemek, mağdurları korumak, failleri cezalandırmak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmektir.
İstanbul Sözleşmesi 45 Madde Nedir?
İstanbul Sözleşmesi, toplam 80 maddeden oluşmaktadır. 45. madde, sözleşmenin yürürlüğe girmesiyle ilgili hükümleri içerir.
İstanbul Sözleşmesi’ne Hangi Ülkeler İmza Attı?
İstanbul Sözleşmesi’ni 45 Avrupa ülkesi ve Avrupa Birliği imzalamıştır. Ancak, sözleşmeyi imzalayan tüm ülkeler henüz onaylamamıştır.
İstanbul Sözleşmesi’nin Temel Noktaları ve Kadına Yönelik Şiddet Tanımı
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede uluslararası bir dönüm noktasıdır. Sözleşme, sadece mevcut şiddeti önlemeyi değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik ederek gelecekte şiddetin oluşmasını engellemeyi amaçlar.
Sözleşmenin Temel Noktaları (4P Yöntemi):
- Önleme (Prevention):
- Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için eğitim, farkındalık kampanyaları ve yasal düzenlemeler gibi önleyici tedbirler alınması.
- Şiddetin çıkmaya cesaret bulamayacağı bir toplum yaratılması.
- Koruma (Protection):
- Şiddet mağduru kadınlara ve çocuklara etkin ve aktif koruma sağlanması.
- 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un tam olarak uygulanması.
- Cezalandırma (Prosecution):
- Şiddet faillerinin etkin bir şekilde soruşturulması, yargılanması ve cezalandırılması.
- Etkin bir ceza sisteminin oluşturulması.
- Bütüncül Politikalar (Integrated Policies):
- Kadınların geleceğe dönük olarak güçlendirilmesi için bütüncül politikaların geliştirilmesi.
- Şiddet mağdurlarının desteklenmesi ve haklarının korunması.
Kadına Yönelik Şiddet Tanımı:
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti “ister kamu ister özel yaşamda” meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı veren her türlü eylem olarak tanımlar. Bu, şiddet tehdidini, zorlamayı ve özgürlüğün keyfi olarak kısıtlanmasını da içerir.
Aile İçi Şiddet Tanımı:
Sözleşme, aile içi şiddeti “mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında” meydana gelen şiddet olarak tanımlar.
Çocukların Korunması:
İstanbul Sözleşmesi, 18 yaşından küçük kız çocuklarını da koruma altına alır ve onlara yönelik şiddetin önlenmesi için tedbirler alınmasını öngörür.
Sonuç:
İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadelede kapsamlı bir çerçeve sunar. Sözleşme, şiddetin tüm türlerini yasaklar ve mağdurların korunması için bir dizi tedbir öngörür. Sözleşmenin temel amacı, şiddetten arınmış bir toplum yaratmak ve kadın-erkek eşitliğini sağlamaktır.
LegaPro Hukuk Bürosu: İnsan Hakları Avukatı Olarak Yanınızdayız!
LegaPro Hukuk Bürosu, insan haklarının korunması ve adaletin sağlanması için çalışan deneyimli bir avukatlık bürosudur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlali, ayrımcılık, kadına karşı şiddet, aile içi şiddet gibi konularda uzmanlaşmış avukatlarımızla müvekkillerimizin haklarını savunuyoruz.
Hizmetlerimiz:
- Hukuki Danışmanlık: İnsan hakları ihlali, ayrımcılık, şiddet gibi konularda hukuki danışmanlık hizmeti sunuyoruz.
- Dava Takibi: Müvekkillerimizin haklarını korumak için her türlü hukuki süreci takip ediyor ve adaletin sağlanması için mücadele ediyoruz.
- Mağdur Desteği: Şiddet mağdurlarına hukuki destek sağlıyor, haklarını anlamalarına ve yasal yollara başvurmalarına yardımcı oluyoruz.
- Farkındalık Yaratma: İnsan hakları ihlallerine karşı farkındalık yaratmak için çeşitli etkinlikler düzenliyor ve kamuoyunu bilgilendiriyoruz.
Neden LegaPro Hukuk Bürosu’nu Tercih Etmelisiniz?
- Uzman Kadro: İnsan hakları alanında uzmanlaşmış deneyimli avukatlarımızla en iyi hukuki hizmeti sunuyoruz.
- Sonuç Odaklı Yaklaşım: Müvekkillerimizin haklarını korumak ve adil bir sonuç elde etmek için tüm gücümüzle çalışıyoruz.
- Empati ve Anlayış: Mağduriyet yaşayan müvekkillerimize empatiyle yaklaşıyor ve onlara destek oluyoruz.
- Güvenilirlik ve Şeffaflık: Müvekkillerimizle açık ve dürüst iletişim kurarak, süreci her aşamasında bilgilendirme ve güven sağlıyoruz.
İstanbul Sözleşmesi ve Kadına Karşı Şiddetle Mücadele:
LegaPro Hukuk Bürosu olarak, İstanbul Sözleşmesi’nin öneminin farkındayız ve şiddetin her türlüsüne karşı mücadele ediyoruz. Başta kadına karşı şiddet ve aile içi şiddet olmak üzere, her bireyin adil ve eşit muamele görme hakkını savunuyoruz.
Hukuki Destek İçin Bize Ulaşın:
İnsan hakları ihlali, ayrımcılık veya şiddet gibi konularda hukuki desteğe ihtiyacınız varsa, LegaPro Hukuk Bürosu olarak size yardımcı olmaktan mutluluk duyarız.
İstanbul Sözleşmesi: Sıkça Sorulan Sorular ve Kapsamlı Yanıtlar
Avrupa Konseyi Nedir?
Avrupa Konseyi, 1949 yılında kurulmuş, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü savunmayı amaçlayan uluslararası bir örgüttür. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bağlıdır ve Türkiye dahil 46 üye ülkeye sahiptir.
Türkiye Avrupa Konseyi’ne Ne Zaman Üye Olmuştur?
Türkiye, Avrupa Konseyi’nin kurulduğu yıl olan 1949’da üye olmuştur.
İstanbul Sözleşmesi Neden Kaldırıldı?
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden 20 Mart 2021 tarihli bir Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile çekildiğini açıklamıştır. Resmi gerekçe, sözleşmenin aile yapısına zarar verdiği ve LGBTİ+ haklarını teşvik ettiği yönündedir. Ancak, bu gerekçeler kadın hakları savunucuları ve hukukçular tarafından eleştirilmekte ve kararın siyasi olduğu savunulmaktadır.
Uluslararası Bir Sözleşmeden Çıkma Şekli Usulen Nasıl Olmalıdır?
Uluslararası sözleşmelerden çekilme usulü, sözleşmenin kendisinde ve ilgili uluslararası hukuk kurallarında belirlenmiştir. Genel olarak, meclis onayı ile kabul edilen bir sözleşmeden yine meclis onayı ile çekilme usulüne uygun olur. Ancak, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme şekli, Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla yargıya taşınmış ve Danıştay tarafından Cumhurbaşkanının bu konuda takdir yetkisi olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
İstanbul Sözleşmesi Ne Zaman İmzalanmıştır?
İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011’de imzaya açılmış ve Türkiye tarafından 24 Kasım 2011’de parlamentoda onaylanmıştır. Sözleşme, 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
İstanbul Sözleşmesi’nin Tam Adı Nedir?
İstanbul Sözleşmesi’nin tam adı “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir.
İstanbul Sözleşmesi’ne Taraf Olan Ülkeler Hangileridir?
İstanbul Sözleşmesi’ne 45 Avrupa ülkesi ve Avrupa Birliği taraf olmuştur. Sözleşmeyi imzalayan ülkelerin 34’ünde onaylanmıştır.
İstanbul Sözleşmesi Sadece Kadınları mı Koruyor?
Hayır, İstanbul Sözleşmesi sadece kadınları değil, aynı zamanda çocukları ve aile içi şiddet mağduru olan herkesi koruma altına alır.
İstanbul Sözleşmesi LGBTİ+ Savunucusu Mu?
Hayır, İstanbul Sözleşmesi’nin herhangi bir maddesinde veya amacında LGBTİ+ bireyleri savunmak yer almaz. Bu iddia, sözleşmenin çarpıtılmış bir yorumudur.
İstanbul Sözleşmesi Kimleri Koruyor?
İstanbul Sözleşmesi, şiddet mağduru kadınları, çocukları ve aile içi şiddete maruz kalan herkesi korur.
Diğer Sorular:
- İstanbul Sözleşmesi 4 madde nedir? İstanbul Sözleşmesi, 4P yöntemini (önleme, koruma, cezalandırma ve bütüncül politikalar) temel alır.
- İstanbul Sözleşmesi nedir özet? Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemeyi amaçlayan uluslararası bir sözleşmedir.
- İstanbul Sözleşmesi Türkiye neden çekildi? Resmi gerekçe, sözleşmenin aile yapısına zarar verdiği ve LGBTİ+ haklarını teşvik ettiği yönündedir.
- İstanbul Sözleşmesi yaşatır ne demek? Sözleşme, kadınların şiddetten korunmasını ve güvenli bir yaşam sürmelerini amaçlar.
- İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun nedir? İstanbul Sözleşmesi uluslararası bir sözleşme, 6284 sayılı kanun ise Türkiye’deki uygulama yasasıdır.
- 6284 yasası ne içeriyor? Aile içi şiddetin önlenmesi ve mağdurların korunmasına yönelik tedbirleri içerir.
- İstanbul Sözleşmesi’nde “kadının beyanı esastır” maddesi var mı? Evet, benzer bir ilke 5. maddede yer alır.
- 6284 sayılı kanun 5. maddesi nedir? Şiddetin tanımı ve kapsamını belirler.
- 6284 kanunu kim çıkardı? Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılmıştır.
- 6284 sayılı kanun erkekler hakkında da uygulanır mı? Evet, şiddet mağduru herkesi korur.
- Aile içi şiddetin cezası kaç yıl? Şiddetin türüne ve ağırlığına göre değişir, ancak hapis cezası öngörülmektedir.
Hukuki danışmanlık almak istemeniz halinde veya herhangi bir sorunla karşılaşmanız durumunda LegaPro Hukuk Bürosu olarak size yardımcı olabiliriz. İnsan Hakları Avukatı haklarınızı korumanıza destek olacaktır. Whatsapp’tan bize ulaşabilirsiniz!
https://legapro.net/